Yedi Kötülükten Biri

Yedi Kötülükten Biri. Sihir ve büyü ile alakalı yazımızı sizleri için derledik.
Allâhü Te‘âlâ şöyle buyurur: “Fakat, o şeytânlar insanlara sihri öğrettiklerinden kâfir oldular.” (Bakara s. 102)
Lânete uğramış şeytânın insanlara sihir yapmayı öğretmesindeki gâye bu yolla Allah (c.c.)’a ortak edinmek içindir. Nitekim Cenâb-ı Hâkk: Hârut ve Mârut hadisesinden haber vererek şöyle buyurur: “Halbuki onlar (Hârut ile Mârut): Biz ancak fitneyiz, imtihân için gönderilmişizdir. “Sakın sihir, büyü yapıp da kâfir olmayın” demedikçe hiç kimseye sihir öğretmezlerdi. İşte onlardan, o iki melekten koca ile karısının arasını ayıracak şeyler öğrendiler. Halbuki sihirbazlar Allâh’ın izni olmadıkça onunla hiçbir kimseye zarar verici değillerdir. Onlar ise kendilerini zarara sokacak, onlara fâide vermeyecek şeyleri öğreniyorlardı. Andolsun, onlar muhakkak biliyorlardı ki onu (sihri) satın alan (ona revaç veren) kimsenin âhiretten hiçbir nasibi yoktur.” (Bakara s. 102)
Halkın bir çoğunun, bilgisizliklerinden ötürü büyücülere gittiklerini görüyoruz. Onlar sihri yalnız haram sanırlar, küfür olduğunun farkında değillerdir.
Hz. Ali (r.a.): “Fal bakan, büyücüdür. Büyücü de kâfirdir” demiş. Ebû Musâ el-Eş’arî (r.a.)’dan gelen rivâyette Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: “Üç zümre Cennete giremeyecektir: İçkiye devam eden, sıla-i rahmi (hısımlarla alakayı) kesen, sihirbazı doğrulayan.” (İmâm Ahmed)
İbn Mes’ud (r.a.), Nebî (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu bildirmiştir: “Nefes etmek, temime ve tivele şirktir.”
Temime, halkın, kendilerine, çocuklarına ve hayvanlarına göz değmesine mani olur zannı ile taktıkları göz boncuklarıdır. Bu, câhiliyye devrinden gelen kötü geleneklerdir. Göz boncuğunun kötülükleri giderdiğine inanan şirk koşmuştur. Tivele, sihrin bir çeşididir. Kadını kocasına sevdirmek için yapılan ameliye şirkten sayılmıştır. Çünkü câhiller bu ameliyye neticesinde Allâh (c.c.)’un ezelde takdir ettiğinin aksi bir tesir meydana geleceğine inanırlar.
(İmâm Şemsüddin ez-Zehebî, İslâm Şeriatinde Büyük Günâhlar, s.14-15)