Hazırlıklarını tamamlayan Yavuz Sultan Selîm, 20 Nisan 1514’te Üsküdar’a geçerek orduyu hümâyun ile İran Seferi’ne çıktı. Şah İsmail meydana çıkmayınca, Sâfevî topraklarına girildi. Şahın, Sultan Selim Han’a karşı ülkesini müdâfaa etmemesi üzerine ikinci bir nâme gönderildi. Bu nâmede; Osmanlı ordusunun muhârebe için ordu aramasına rağmen meydana çıkan olmadığı için Şah İsmail’e miğfer yerine yaşmak, zırh yerine çarşaf giymesi tavsiye edildi. Kadın elbiselerinden hırka, şal ve çarşaf gönderildi. Osmanlı Ordusu’nun aylardır yolda bulunması, sefer güzergâhını Sâfevîler çekilirken tahrip etmesi, Şah İsmâil’in ajanlarının faaliyetleri, Yeniçeriler arasında hoşnutsuzlukların çıkmasına sebep oldu. Sultan Selim Han sefer bozguncularına, meselenin gâyet hassas olduğu bu safhasında aldığı kesin ve kararlı tedbirle mâni oldu. Çadırına ok atacak kadar ileri gidildiğinde askere verdiği nutuk, harp psikolojisinin şah eserlerindendir. Bu nutukla; hedefe daha varılmadığını, seferden aslâ dönülmeyeceğini, cihad için çıkılan bu seferden hâtunlarını düşünenlerin dönebileceğini, yiğit olanın gelmesini isteyip, tek başına da olsa gideceğini, bütün heybet ve azâmetini göstererek, gür sesiyle söyledi. Sultan Selim Han’ın nutku asker arasında çok tesirli oldu ve ordu onu tâkip etti. Sultan Selim Han kumandasındaki Osmanlı ordusu ile İran Şahı İsmail-i Sâfevî kumandasındaki Sâfevî ordusu, 23 Temmuz 1514 târihinde Çaldıran Ovası’nda muhârebeye tutuştu. Çaldıran Ovası’nda yapılan meydan muhârebesi, Osmanlı zaferiyle neticelendi. Şah İsmâil-i Sâfevî tahtını, tacını ve hanımını muhârebe meydanında bırakarak, kaçtı. Sâfevî başşehri Tebriz’e kadar ilerlendi. Sultan Selim Han, Tebriz’e girip, şehirde kaldı. Tebriz’de Cumâ selâmlığı yapıp, hutbeyi aslına uygun olarak -dört halîfeyi zikrettirerek- adına okuttu.
(Tâc-üt-Tevârih c.2 s.397, Hammer c.4 s.101,
Osmanlı Târihi (İ. H. Uzunçarşılı) c.2, s.233, Tarih Dergisi c.XVII, s.22)