Kıyamet günü amel sahifelerinde dağlar gibi sevâpları, iyilikleri olan bir kimse mahşer yerine getirilir Allâhü Tealâ:

“Sen şu ve şu günlerde, “filân kimse namaz kıldı” denilsin diye namaz kılmıştın. Ancak Allâh benim. Benden başka hak ilâh yoktur. Benim için ihlâslı ve samimî olan din (makbul) dür. Yine sen, “filânca kimse oruç tuttu” diye söylenmesi için şu ve şu günlerde oruç tutmuştun. Ben Allâh’ım, benden başka hiçbir ilâh yoktur. Sırf hâlis olan din bana aittir.

Keza sen, “filanca zat sadaka verdi” denilsin için şöyle ve şöyle günlerde sadaka vermiştin. Allâh ancak benim. Hiçbir ilah yoktur. Ancak ben varım. Ancak samimî ve ihlâslı olan din benimdir” buyurur. O zatın amellerinden birer birer yok edilmekte; yüce ve münezzeh olan Hakk Teâlâ böyle buyurmakta devam eder durur. Nihayet onun amel sahifeleri sevâp ve hasenelerinden hiçbir şey bulunmayarak bomboş kalır. Bunun üzerine o zata melekleri, “Sen (dünyada) Allâh (c.c.)’dan başkası için mi amel eder dururdun” derler.

İmâm Kurtubî (r.a.) der ki: “Enes bin Mâlik (r.a.)’den rivayet ettiği hadiste Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur:

“Kıyamet gününde mühürlenmiş (amel) sahifeleri getirilir de yüce ve münezzeh olan Rabbin huzuruna konulur. Aziz ve Celil olan Allah (Meleklere hitaben): “Şunu atınız, bunu kabul ediniz” buyurur. Melekler de: “İzzetine ve büyüklüğüne yemin ederiz ki (bu sahifelerde) hayır ve sevâptan başka hiçbir şey görmedik (ancak hayır gördük)” derler. Bunun üzerine Allâhü Teâlâ: “Muhakkak ki şu amel, benden başkası için yapılmıştı. Bugün ben ancak benim hoşnutluğum istenilen ve benim rızam için yapılan amelleri kabul ediyorum, ondan başkasını kabul etmiyorum” buyurur.”

(İmâm Şarani, Ölüm-Kıyamet-Ahiret, s.166)