Türklerin şehirlilerinin ve köylülerinin ne kadar güvenilir oldukları İngiliz Müellif Charles Marc-Farlane “Constantinople et La Turquie” isimli eserinde tespit edilmiştir. Müellif bizzat yaşadığı, bir Türkmen kulübesinde geçirdiği geceden şöyle söz eder: “Onları vahşîyâne görmeme rağmen, onlar bana çok nazik davrandılar, ilgi gösterdiler. Bize göre barbar olan bu Türkmenlerin kötü kulübesinde Avrupa’nın en güzel otelinde olduğu kadar emniyet içinde bulunuyordum.”

  1. Brayer isimli bir Fransız doktoru İstanbul’da yıllarca kalıp çok esâslı tetkiklerde bulunduktan sonra 1836’da Paris’te “Neuf Anneês â Constantinople” isimli iki ciltlik bir eser neşretmiştir. Bunun 1. cild, 196-197. sahifelerinde şu mâlûmatlar vardır:

“Kur’an, dâima kardeşçe geçinilmesini tavsiye etmekle, az yemeğe, kanâat düstûrunu koymakla, şarap vs. sarhoşluk veren şeyler gibi insanı baştan çıkaran içkileri ve her türlü hava oyunlarını men’etmekle, kadınların evlerinde oturmalarını, sokağa çıktıklarında örtülere bürünerek çıkmalarını emretmekle cem’iyyet hayatı için kötü bu temâyülleri mümkün olduğu kadar imhâ etmiştir. İşte bundan dolayı İstanbul’un en hareketli sokaklarıyla, en kalabalık mahalleleri gündüz az gürültülü olur ve güneş battıktan biraz sonra da derin bir ıssızlık içinde kalır. Tophâne’nin büyük meydânıyla emsâli yerlerde hangi tabakadan olursa olsun bir Müslümân Türk’ün diğer bir Müslümân Türk’e hiddetle bağırdığı nâdir görülür. Fakat küfrettiği, yakasına yapıştığı ve dayak attığı hiç görülmez.
İhtiyâr bir Türk bir galeyânı birkaç atasözü ve Âyetle derhâl teskîn eder. Düello ve intihârın ne olduğu bilinmez. Avrupa’nın bazı başşehirlerinde birçok polis kuvveti cinâyetleri önleyemez ve cânîleri yakalayamaz. Bu âcizliğe mukâbil İstanbul’da polisin hemen hemen hiç bir işi yok gibidir.”
(İsmâil Hâmî Danişmend, Garb Membalarına Göre Türk Seciyye ve Ahlâkı, s. 12)