Allâh dostu velilere karşı çıkmak öldürücü bir zehirdir. Nitekim İbn Sakâ isimli bir zâtın hikayesi ibretliktir. îbn Sakâ; ilim, zekâ, şöhret ve Halife’ye yakınlık bakımından zamanında emsâlsiz biriydi. Ne var ki, velî oluşunu inkârı sebebiyle, bir veli hakkında: “Ona cevap veremeyeceği bir mesele soracağım” dediği için cezaya müstahâk olmuştur. Şöyle ki; hristiyan bir kıza âşık olmuş, kız da onun mutlaka Hristiyan olmasını istediği için kendisi Hristiyan olmuştur. Sonra ölmek üzereyken doğuya yönelik vaziyette görülmüş ve kıble tarafına çevrildikçe hep doğuya yönelmiştir. Nihayet o vaziyette iken can vermiştir.
Ayrıca arif şeyhlerden ve peygamber vârisi imâmlardan şöyle dedikleri varid olmuştur: “Salihlere karşı çıkan kimsenin ilk cezası, onların bereketinden mahrum kalmasıdır. Bir de Allâh (c.c.) korusun, bu kimsenin sonunun kötü olmasından korkulur.” Ariflerden kimisi de: “Her kimin, velileri incittiğini ve seçkinlere verilen mevhibeleri inkâr ettiğini görürseniz, bilin ki o, Allâh (c.c.)’a karşı savaş açmış, uzaklaştırılmış ve Allâh (c.c.)’a yakınlıktan kovulmuştur” demiştir.
Büyüklüğü ve imâmlığı konusunda ittifâk bulunan İmâm Ebû Türâb en-Nahşebî (r.âleyh): “Kalp, Allâh (c.c.)’dan yüz çevirmeye meylettiği zaman, Allâh’ın velilerine dil uzatmayı alışkanlık haline getirir” demiştir.
Ebü’l-Kâsım el-Kuşeyrî (r.âleyh) de şöyle demiştir: “Şeyhlerin kalplerinin, müridi kabul etmesi, onun saadetinin en doğru şahididir. Şeyhlerden birinin kalbinin reddettiği kimse ise, bir süre sonra da olsa bunun zararını görür.”
“Her kim, bir velimi incitirse şüphesiz ona karşı savaş açmış olurum.” Yani onunla savaşmakta olduğumu kendisine bildiririm. Allâh (c.c.) ile savaşan kimse ise, asla iflâh olmaz. Nitekim âlimler şöyle demişlerdir: “Allâh (c.c.), velilere karşı çıkan ile faiz yiyenden başka hiçbir günahkârla savaşmamıştır. Bu ikisinin ise, çok yakın olan kötü sonlarından korkulur. Çünkü Allâh (c.c.), kâfirden başkasıyla savaşmaz.”
(Resail-i İbn-i Abidin, s.517)