Ey cemaat! Yaşayacağınıza dair elinizde Hakk’tan bir berat var mıdır? Tedbiriniz çok azaldı. Bir kimse dünyasını imar ederse bunu başkası için yapar. Âhiretini de böylece harab eder. Dünyayı toplayan başkası için toplar ve dînini paralar. Hakk’tan da dargınlık gelir. Kendisi gibi bir mahlûkla yetinene Mevlâ darılır. Eğer o insan, yakında öleceğini, Hakk huzûrunda hazır olacağını ve bütün yaptıklarının hesabını vereceğini bilseydi, elbette dünyalık işlerini azaltırdı.
Lokman Hekim’den anlatılır; oğluna demiş “Yavrucuğum, hasta olduğun zaman hastalığın nasıl geldiğini anlayamazsın. Nasıl gittiğini sezemediğin gibi.”
Sizi sakındırıyorum ve yasaklardan çekindiriyorum; hâlbuki ne kötülerden çekinmektesiniz, ne de yasaklardan beri durmaktasınız.
Ey hayırdan mahrum olup dünyaya dalanlar! Yakında dünya sizi ihtiyarlatacak ve toprağına gömecek. O zaman dünyadan kopardığınız size yaramayacak, ondan aldığınız tad sizi kurtarmayacak. Bunların hepsi size vebâl olacak.
Ey evlâd! İhtimâl dâhilinde olan şeyleri bırak ve şerden kesil.
Sözlerin kardeşleri vardır. Bir söz edersin, arkasından öbürü gelir. Ona cevap verirsin, peşinden diğeri gelir, sonra şer… İnsanları Hakk kapısına çağıran büyükler azdır. Sözleri dinlenmediği takdirde, halk üzerine birer hüccet olurlar. O büyükler, imân sahiplerine nimet, Allâh (c.c.) yolunun düş-manlarına ise şiddet gösterirler.
Ey muvahhidler ve ey müşrikler! Yaratılmışın elinde bir şey yoktur. Hepsi güçsüzler grubudur. Mülk, padişah, sultan, zengin, ve fakir, hepsi Allâh (c.c.) kaderinin esiridir. Kalbleri onun elindedir. İstediği tarafa çevirir. O (c.c.)’a bir şey benzemez. O (c.c.) hem görür, hem işitir. Nefsiniz semirmesin. O (c.c.) sonra sizi yer. Bu şuna benzer: Bir kimse, azgın köpek alır, besler, büyütür, bir gün onunla yalnız kalır. Uyuduğu an, kendisini parçalar ve yer.
(Abdulkadir-i Geylani (k.s.), İlâhî Armağan, 120-121.s.)