Hadîs-i Kudsî’de şöyle buyurulmuştur:
“Yâ İsâ! Melâike-i Mukarrebûnun (şerefi, değeri ve fazileti itibariyle Allâh (c.c.)’a yakın olan melekler) vasıflarına sâhib olmak ister misin? Şefkat ve merhamette güneş gibi, ayıpları örtmekte gece gibi. Tevazu ve mahviyyette yeryüzü gibi. Hilimde (huy yumuşaklığı) ölü gibi. Cömertlikle nehirler gibi ol.”
Resûlullah (s.a.v.) buyuruyor: “Hakk Teâlâ hazretleri dört şeyin hikmetini dört şeyde gizledi:
- İlmin bereketini üstada hürmette,
- İmânın bekasını (devamlı ve sabır olmasını) ilahi emirlere hürmette,
- Hayatın dirlik ve lezzetini ebeveyne ihsan ve itaatta.
- Ateşten kurtuluşu da halka ezayı terkte gizlemiştir.”
Ebû Bekir Es-sıddîk (r.a.) şöyle demiştir: Karanlıklar beştir. Bunlara karşılık beş de kandil (ışık) vardır:
- Dünya muhabbeti bir karanlık. Allâh (c.c.)’a ibâdet ise o karanlıktan kurtulmanın kandilidir.
- Günâh bir karanlık, tevbe ise kandilidir.
- Kabir bir karanlıktır, Kelime-i Tevhîd ise kandilidir.
- Âhiret karanlıktır, salih ameller ise kandilidir.
- Sırat karanlıktır, yakîn ise kandilidir.
Ömerü’l-Fârûk (r.a.) der ki:
- Bütün dostlara baktım, içlerinde dilini tutmaktan efdal dost görmedim,
- Bütün libâslara (elbise) baktım, içlerinde verâdan (Allâh (c.c.) korkusu) güzel libâs bulamadım,
- Bütün mallara baktım, içlerinde kanâatten efdalini göremedim,
- Bütün yiyecekleri tattım, içlerinde sabırdan tatlısını bulamadım.
(Mahmud Sami Ramazaoğlu(k.s.), Musahabe 4, s.98-99)