Denildi ki: Günlerden bir gün, Resûlullah (s.a.v.), Hz. Ebûbekir, Ömer, Osman, Ali, Fâtıma, ve Aişe (Allah’ın rızâsı cümlesinin üzerine olsun.) ile oturmakta idiler. Hepsi de Resûlullah’ın huzurunda bulunuyorlardı…
Resûlullah (s.a.v.) birden (şiddetle) ağlamağa başladı… Öyle bir ağlayış ki (dayanılmaz)…
Bunu (gören) Hz. Ebûbekir söyle dedi:
— Anam, babam sana feda olsun Yâ Resûlallah! niçin ağlıyorsun?
Resûlullah (s.a.v.) buyurdular ki:
— “Ümmetimin önünde uzun ve zor bir yol, omuzlarında ağır bir yük, ve bir çok da mâ’siyetleri bulunmaktadır. (Âhirette azaba girerlerlerse) ben nasıl ağlamayayım!”
Hz. Ebûbekir bundan duygulanarak :
— Yâ Resûlallah! Sen gönlünü hoş tut! (Allah bana izin verirse) Kıyamet gününde Ümmetinin âsîleri hakkında durum vahimleşirse (günahlarının taşınmasını hafifleştirmek için) Onların günahlarının yarısını yüklenirim.
Resûlullah (s.a.v.), Ebûbekir’i senâ (tahsin ve taltif ve dûâ) etti…
***
Abdullah bin Cafer’den naklen; Resûlullah (s.a.v.) :
“Bir kul ki Allah (c.c.) kendisini dünya nimetlerini vermekle, kendi nezdindekiler arasında muhayyer bırakmış, o da onun nezdindekileri seçmiştir.” buyurdular.