Önceleri İslâmiyyetin en müthiş düşmânlarından biri olan Umeyr bin Vehb (radiyallahü anh) bir gün harbde, Safvân bin Ümeyye ile Bedir zâyiâtı için ağlıyorken Safvân:
– “Vallahi artık hayât yaşamağa değmez!” demiş.
Umeyr (radiyallahu anh) de:
– “Doğru söylersin, borçlu olmasam, âilem olmasa yalnız başıma Medîne’ye gider Muhammed -sallallahü aleyhi vesselem-i öldürürdüm!” demiş.
Safvân ona:
– “Fakat sen hiç merak etme! Ben senin çocuklarına bakmağa hazırım!” demişti.
Bunun üzerine Umeyr (radiyallahü anh) evine dönmüş, kılıcını zehirlemiş Medîne’ye hareket etmişti. Umeyr (radiyallahü anh), Hazret-i Ömer (radiyallahü anh)’e tesadüf etmiş, Hazret-i Ömer (radiyallahü anh) de onun hâlinden şüphelenmiş, onu yakalayarak Huzûr-u Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi vesellem)’e getirmişti.
Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi vesellem) de; Ömer (radiyallahü anh)’e:
– “Bırak şu adamı Ömer!” demiş.
Umeyr (radiyallahü anh)’e de:
– “Bana yaklaş niye geldin?” buyurdu.
Umeyr (radiyallahü anh) de:
– “Oğlumun serbestisini te’mîn için geldim!” dedi.
– “O halde niçin kılıçla geldin?”
– “Ona ehemmiyet vermeyiniz, çünkü Bedir’de bir işe yaramadı!”
– “Hayır Umeyr! Sen Hucre’de Safvân ile berâber beni öldürmeyi tasarladınız!”
Bu sözler Umeyr (radiyallahü anh)’i titretti:
– “Muhakkak sen Allah’ın peygamberisin, çünkü bunu bir ben, bir de Safvân bilir!” dedi.
Umeyr (radiyallahü anh) İslâmiyyeti kabûl etti. Mekke’ye döndü. Ve hem de Mekke’de hemşehrîlerini irşâdla meşgûl olarak, birçok zâtı irşâda muvaffak oldu.
(Hz. Mahmûd Sâmî Ramazânoğlu (K.S.), Bedir Gazvesi, S. 84)