Ali Said Beğ, Saray Hâtıraları’nda. “Sultan Hamid’in çok hayâ sahibi bir insan olduğunu, çoraplarını dahi kimsenin yanında çıkarıp giymediğini, şeriat-ı garrâ-i Muhammedîye’ye pek riâyetkar olduğunu, beş vakit namazını zamanında ve aksatmadan edâ ettiğini, ramazan aylarında hasta olduğu zaman bile oruçlarını tam tuttuğunu, her hareketini şeriat-ı İslâmiye’ye uygun yapmaya gayret ettiğini” yazmaktadır.
Batıda, Sultan Hamîd’in, pek çok düşmanlarına karşılık, hayranlıklarını ifade edenler de vardır. D’israeli’ye göre, “Abdülhamid ne sefih, ne müstebid, ne mutaassıp, ne de müfsîd bir adam değil, âdil, memleketini, milletini seven bir hükümdardı.” Huntington’a göre “Bosfor’da oturan ihtiyar tilki, dünyâ çapında bir siyasî” idi. İngiliz sefiri O’Connor’a göre, “Avrupa’da sulhu muhafaza eden adam”dı.. J. Haslip’e göre “Kendisi, asla zâlim ve cânî değildi; tarih bir gün onun, dâima milletinin saadeti için çalıştığını yazacaktır.” Yine bir İngiliz sefiri olan Layard’a göre “Çok sevimli, iyi niyetli, nâzik ve insanî duygularla dolu, tebeasının hayrı için elinden gelen her şeyi zevkle yapmağa hazır bir kimse olarak görünüyordu.”
Sultan Abdulhamid çok geniş bir coğrafyayı başarıyla idare etmiştir. Gittikçe şiddetlenen, âdeta tepeden tırnağa silâhlanan ve her ân birbirine çarpmağa hazırlanan bu kuvvetleri, çok karışık siyasî desiselerle, bazan pek basit, bazan pek derin görünen tedbirlerle tutabilmeyi başarmıştır. Sultan’ın bu sürekli gayreti, içinde bulunduğu maddî kuvvet zaafına karşı, manevî nüfuz ve siyasî maharetle çevrilmiş; şahsiyetli, fakat pek zor olan bir politika sürdürmüştür. Bu sebepledir ki, O’Connor’un dediği gibi “Avrupa’da sulhu muhafaza eden adam” vasfına sahip olmuştur.
(Ziya Nur Aksun, Osmanlı Tarihi, s.155-157)
31 Mart, Mevlana Takvimi