Uğursuzluk “insan ve hayvanlarla diğer bazı nesnelerin hareket, ses ve duruşlarını uğursuz sayma” şeklinde de tanımlanır. Uğursuzluk bağlamında güvercin, karga, baykuş ve hüdhüd gibi kuşların uçuşundan anlam çıkarma anlayışı çok eski bir geçmişe sahip olup Bâbil ve Mısırlılar gibi yahudi ve hristiyanlarda da mevcuttu. Câhiliye Arapları kuşların yanı sıra bir kısım özellikler taşıyan insanlarla kulağı yarık, boynuzu kırık hayvanları ve bazı sesleri de uğursuz kabul ederlerdi.
Resûlullâh (s.a.v.)’ın şöyle buyurduğu anlatıldı:
“Üç şey var ki, bunlardan hiç kimse kolay kolay kurtulamaz: Haset , zan, tayr (uğursuz sayma)”.
Soruldu: Yâ Resûlallah, bunlardan nasıl kurtulunur?
Şöyle buyurdu: “Haset edersen, sataşma. Bir zanna kapılırsan, onu inceleyip durma. Tatayyür hâline kapılırsan, yürü git.”
“Tatayyür hâline kapılırsân, yürü git” buyurulmasındaki mânâ: Bir yere gitmek istediğin zaman; bir baykuş sesi veya bir âzânın seğirmesi seni gideceğin yoldan alıkoymasın. Yürü işine git.
Anlatıldığına göre, Resûlullâh (s.a.v.) böyle bir şeyi sevmezdi. İyiye yorumlanmışını severdi. Şöyle buyurmuştur: “Tatayyür, cahiliyet devri âdetlerindendir.”
Nitekim, eski milletler, peygamberlerine şöyle demişlerdir: “Sen ve seninle olanlar yüzünden uğursuzluğa uğradık…” (Nemi s.47) . Bir başka âyette ise, şöyle anlatıldı: “Siz bize uğursuzluk getirdiniz. Yaptığınızı bırakmazsanız, sizi taşa tutarız.” (Yasin s.18)
Ay ve güneş tutulması, köpeklerin uluması, baykuşun ötmesi, kedi ve köpeğin yürüyen bir kişinin önünden geçmesi, ayrıca merdiven altından geçmek, salı günü işe başlamak veya yola çıkmak, gece aynaya bakmak, tırnak kesmek vb. pek çok şeyde uğursuzluk bulunduğunun kabul edilmesi birer temelsiz inançtır. Bir nesneyi veya olayı mutlaka bir şeye yormak gerekirse Hz. Peygamber (s.a.v.)’in tavsiyesine göre iyiye yormak gerekir.
(Ebu’l-Leys Semerkandî, Tenbîhü’l-Gâfılîn, s.197)