Eğitim sisteminin İslam’dan uzaklaştırılması, tarihinden, medeniyetinden uzaklaştırılması, ister istemez Türkiye’de uygulanan medya rejiminin pompaladığı, sadece kendi iç güdülerinin, arzularının peşinde koşturan, sadece çıkarı eksen alan, cinsel arzuları hedef alan, dolayısıyla onların esiri olan bir kültürün, insan tipinin oluşmasına yol açmıştır.
Batılıların asla yapamayacaklarını, çok daha feci şekilde kendimiz yapmış bulunuyoruz. Dünyada sömürgeleştirilemeyen üç ülkeden biri olduğumuz halde şimdi kendi kendimizi sömürgeleştirdik. Türkiye’deki medya, Türk toplumunu sömürgeleştirme aracı olarak işliyor. 19. yüzyılda Sömürgeler Bakanı olduğu günlerde William Gladstone İngiliz Avam Kamarası’nda elindeki Kuran’ı gösterip, ‘Bu Kitap Müslümanların elinde bulunduğu müddetçe, biz onlara asla hâkim olamayız. Ne yapıp edip, bu Kur’an’ı ortadan kaldırmalıyız. Ya da Müslümanları ondan soğutmalıyız’ diye haykırmıştı. Biz bunu (TV vb. iletişim araçlarıyla) şimdi maalesef kendimiz yapıyoruz.
Televizyonun hayatımıza egemen olması onu evimizde başköşeye koymamızla başlamaktadır. Yani TV’nin yerini değiştirmek bağımlılıktan kurtulmanın ilk adımı olabilir. Ayrıca kötü yayınlar, hatta çok çok kötü yayınların televizyonları işgali karşısında  yapılması gereken kötü yayınları gerekli yerlere şikayet etmek ve bu konuda vatandaş olarak etkin bir rol oynamaktır. Bu tür programları izlememek kendi açımızdan sorunu ortadan kaldırır. Ancak sadece izlemeyip sessiz kalmaktan öte yapabileceklerimiz vardır. Mutlaka interaktif bir izleyici olup gerekli mercileri uyarmak gerekir.
Bu noktada ebeveyne de büyük görev düşmektedir. Öncelikle çocuğu televizyon karşısında yalnız ve savunmasız bir biçimde bırakmamak gerekir. İzlediği programları kontrol altında tutmak, zaman zaman onunla konuşarak zararlı programların kötülüğünden bahsetmek gerekir. Ayrıca unutmamalıyız ki; Çocuğumuzu TV’den uzaklaştırmak istiyorsak, önce kendimizin ekran bağımlılığından kurtulmamız gerekiyor.         (Uzm. Psikiyatrist Neşe Özkarslı, Moral Dergisi 35. sayı)