1. yy.’da, İslâm âleminde yetişmiş büyük matematik ve astronomi âlimidir. Matematik başta olmak üzere, ömrünün büyük kısmını astronomik gözlemler yapmak, eser te’lîf etmek ve ders vermekle geçirdi. Matematik ve astronomideki hizmetleriyle ilim târihinde önemli bir yer tutan Ebü’l-Vefâ, trigonometriye (müsellesât), tanjant (zıl), kotanjant (zıllüt-temâm), sekant (tâti’) ve kosekantı (tâ-ti’ut-temâm) kazandırdı. Zamanına kadar hiçbir matematikçinin yapamadığı hassaslıkta trigonometrik çizelgeler hazırladı. Astronomik gözlemler için gerekli ceyb (sinüs) ve zıl (tanjant) değerlerini gösteren çizelgeleri on beşer dakikalık açı aralıklarıyla hesâbladı. Trigonometrinin altı esâs oranı arasındaki trigonometrik münâsebetleri ilk defa açıkladı. Bu oranlar günümüzde de aynen kullanılmaktadır. Sekant’ın kâşifi olarak genellikle Kopernik bilinirse de, ünlü bilim tarihçilerinden Morite ve Carra da Vaux’un araştırmaları sonucu, buluşun Ebü’l-Vefâ’ya ait olduğu tesbît edilmiştir.

Ebü’l-Vefâ, sinüs değerlerinin hesâbı için; yeni bir metod geliştirdi. Böylece hazırladığı cetvellerde 30° ve 15°’lik açının sinüsünü son derece dakik olarak virgülden sonra sekiz ondalık basamak hâlinde hesâbladı.
Trigonometrinin yanında cebir ilmi üzerine de, derinlemesine çalışmalarda bulunan Ebü’l-Vefâ, zamanında birçok Müslümân astronomi ve matematik âlimi, Ebü’l-Vefâ’nın çalışmalarını ve eserlerini görmek üzere Bağdat’a gittiler ve derslerinde bulundular. Günümüzde birçok batılı ilim adamı Ebü’l-Vefâ’nın eserleri üzerinde araştırma yapmaktadır. Onun yaptığı ilmî çalışmalar o devirde İslâm âleminin ilim ve fende ne kadar ileri olduğunu açık bir şekilde göstermektedir.
Zahîruddîn Beyhâkî, “Târîhu Hukemâ-i’l-islâm” kitâbında Ebü’l-Vefâ’nın şu sözlerini nakletmektedir: “Mal, can emniyeti ve sıhhat olmadan yaşanılan hayât, hayât değildir. Bir kimse sana, söz ile üstün gelirse aldırma, yeter ki, sükût ile gâlib gelmesin. Bir kimsenin seviyesine uygun olarak arkadaşlık et. Hocanın hakkını gözetmemek ahlâka sığmaz. Düşük, karaktersiz kimselerle görüşüp konuşma!”
(Yeni Rehber Ansiklopedisi, c.6, s.148-149)