Ebû Hüreyre (r.a.)’dan rivâyet edildiğine göre Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: İnsanın kuyruk sokumu kemiğinden başka her şeyi çürür. Kıyamet gününde yaratılış onun üzerine terkib edilir. (Müslim)
Evs bin Evs (r.a)’den rivâyet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: «Cuma günü bana çok salâvat getirin. Çünkü salâvatınız bana arz edilir.»
Sahabe-i kiram (r.anhum): Yâ Resûlullah sen yer altında çürüdüğün halde nasıl salâvatımız sana arz edilir?
Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Allah peygamberlerin cesedlerini yere (toprağa) haram kılmıştır. (Ebû Davud)
Ebû Derda (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: «Hiç kimse yok ki, bana salavât getirdiği zaman salavâtı bitirdiğinde bana arz edilmesin.» Ben: Ölümden sonra da mı arz edilir yâ Resûlullah! dedim. Resûlullah (s.a.v.) buyurdu ki:
Allah, yere peygamberlerin cesedlerini yemeği haram kılmıştır. Sel, Ensar’dan Amr bin Cemuh (r.a.) ve Abdullah bin Amr (r.a.)’ın kabirlerini aşındırmıştı. İkisi de Uhud’da şehid edilenlerdendiler ve bir kabre gömülmüştüler. Kabirleri başka tarafa taşınmak için kazıldı, cesedleri çıktığında bakıldı ki, cesedleri çürümemişti. Onlardan birisi savaşta yaralanmış, elini yarasının üzerine koymuş ve öylece defnedilmişti. Eli yarasından kaldırılıp yana bırakılınca yine yaranın üzerine döndü. Kabirlerinin kazılması ile Uhud günü arasında otuz altı sene geçmişti.
İbn-i Ömer (r.anhüma)’dan rivâyet edildiğine göre Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Allah için olan müezzin, kanı içinde depreşen şehid gibidir. Öldüğü zaman kabrinde kurtlanmaz. (Taberâni)
Câbir bin Abdullah (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: «Kur’an hafızı öldüğü zaman Allah yere vahyeder ki, onun vücudunu yeme…»
Yer de der ki: «Yâ Rabbi senin kelâmın onun göğsünde olduğu halde nasıl vücudunu yiyebilirim?»
(İmam Celaleddin es-Suyuti, Kabir Alemi, s. 531-535)