Toplumsal cinsiyet eşitliğinin en güçlü şekilde uygulandığı ülkeler olan İzlanda, Finlandiya, Norveç ve İsveç’te yapılan araştırmada, bu ülkelerin incelendiği alanlardan birisi intihar oranlarıdır. Bu ülkelerde intihar kaynaklı ölümlerin sayısı oldukça yüksektir. Özellikle kadınlarda ve gençlerde intihar oranlarının çok yüksek olduğu görülmektedir. Aynı şekilde alkol ve madde kullanımının da oldukça yaygın olduğu tablolarla gösterilmiştir. İntihar oranları ve alkol madde kullanım oranları, bu ülkelerde toplumsal hayatta yaşanan sıkıntıların yanı sıra (şiddet, boşanma), psikolojik olarak da sıkıntılar yaşandığının göstergesidir. Toplumsal cinsiyet eşitliği politikaları kadına ve aileye dönük sorunlara çözüm olamamış, belki de bu sorunların kaynağı yahut tetikleyicisi olmuştur.
Türkiye’de de kadın ve aileye yönelik sorunlar son yıllarda daha görünür olmaya başlamış; kadına şiddet, boşanma oranları hızlı bir yükseliş göstermiştir. Türkiye’nin aile politikalarının da toplumsal cinsiyet ekseninde yürütüldüğü gerçeğini ve araştırmanın bulgularını göz önüne aldığımızda, aynı politikalar devam ettiği müddetçe kadın erkek ve aileye dönük sorunların azalmaktan ziyade, artmaya devam edeceğini üzülerek öngörmekte ve şu çözüm önerilerini sunmaktayız:
1. Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine dayalı politikalar yeniden gözden geçirilmelidir. Çünkü bu politikalar kadını erkeğe karşı rekâbete yöneltmekte ve çatışma dilini kullanmaktadır.
2. Eşler arasında sabır, hoşgörü, fedakârlık ve merhamet kavramlarına vurgu yapılmalıdır.
3. Kadının iş yaşamına teşvik edilmesi (kadının çalışması propagandası) bir devlet politikası olarak uygulanmamalıdır. Kadının çalışması öznel koşullarla yakından ilişkilidir; ailenin tercihine bırakılmalıdır. Bu durum ayrıca, “çalışmayan kadın ikinci sınıf vatandaştır” gibi bir algıyı da beslemektedir
4. Aile Bakanlığı çocuğun anne hakkına odaklanan politikalar üretmelidir. Çocuğun “anne hakkından” kısıp kadının “çalışma hakkına” verilmesi adil bir yaklaşım görünmemektedir.(Uzman Psk Meryem Şahin, Dr Mücahit Gültekin, Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Merkezi Raporu)