Kurbân bayramının arefe gününün sabah namâzından i‘tibâren bayramın dördüncü gününün ikindi namâzına kadar yirmi üç vakit farz namâzlardan sonra bir def‘a: “Allâhü ekber, Allâhü ekber, Lâilâhe illâ’llâhu va’llâhu ekber, Allâhü ekber ve li’llâhi’l hamd” diye tekbîr alınır ki, buna (teşrîk tekbîri) denir. Teşrîk tekbîrleri, âlimlerin birçoğuna göre vacîbdir.
(Misvak Neşriyat, İbâdet Takvimi ve Duâlar, 77.s.)
HZ. EBÛ BEKİR (R.A.) VE HZ. ÖMER (R.A.)’E DİL UZATANIN HÜKMÜ
Ashâb-ı kiram ve din büyüklerini hayırla anmak, hepsine karşı sevgi ve saygı göstermek, hiç birine dil uzatmamak gerekir. Onlar arasında geçen bazı olayları ileri sürerek haklarında hürmete aykırı sözler söylemek hiçbir müslümana yakışmaz ve asla caiz olmaz.
(Ömer Nasûhî Bilmen (r.a.), Büyük İslam İlmihali, 441.s.)
Hz. Ebû Bekir (r.a.) ile Hz. Ömer (r.a.)’e veya bunlardan birine dil uzatan müslümanın tevbesi kabul edilmez.
Hz. Ebû Bekir (r.a.) ile Hz. Ömer (r.a.)’e dil uzatan veya bunlara ta’n eden müslüman kâfir olur ve tevbesi kabul edilmez. Bu kavil ile İmam Debbûsî ve Ebu’l-Leys amel etmişlerdir. Fetva için muhtar olan da budur.
Musannif “Bu kavil, Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz dil uzatan müslümanın tövbesinin kabul edilmeyeceğine dâir olan kavli, takviye eder.” diyerek bunu ikrar etmiştir. Peygamberimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.)’in hakkına riâyet etmek için hükümde ve fetvada kendisine itimat edilmeye lâyık olan kavil de budur.
(İbn-i Âbidîn, Redd’ül-Muhtar Ale’ddürrül-Muhtar, c.9, s.35-36)