Yüce Allah bütün hanımlara tesettürü emretmiştir. Bu ise, ancak kadının tenini göstermeyecek elbiselerle olur. Şu kadar var ki, kadının kocası ile baş başa bulunma hali müstesnadır. O vakit dilediğini giyinebilir.
Rivâyette sabit olduğuna göre Peygamber (s.a.v.) bir gece uyanmış ve şöyle buyurmuştur: “Allah’ı tenzih ederim. Bu gece ne fitneler indi, bu gece ne hazineler açıldı! Kim şu odalarda yatan kadınları uyandıracak? Dünyada nice giyinik kadın vardır ki âhirette çıplak kalacaktır.” (Buhâri, I, 379)
Rivâyete göre Dıhyetü’l-Kelbî, Herakliyus’un yanından geri döndüğünde Peygamber (s.a.v.), ona kubtî diye bilinen bir elbise vermiş ve şöyle buyurmuştu: “Bunun bir parçasını sen kendine bir gömlek yap. Hanımına da onun bir parçasını ver, onunla örtünsün.” Sonra ona şöyle buyurdu: “Ona vücud çizgilerini göstermemesi için bu elbisenin altına bir şeyler giyinmesini de emret.” (Hâkim, Müstedrek, IV, 207) Ebû Hureyre (r.a.) hanımların ince elbiseler giymelerini söz konusu etmiş ve şöyle demiştir: “(Böyle giyinenler) giyinmiş çıplaklar, nimet içinde bedbaht olanlardır.”
Temimoğullarının hanımları Aişe (r.anha)’nın huzuruna üzerlerinde ince elbiseler bulunduğu halde girdiklerinde Aişe (r.anha) onlara şöyle demiştir: “Eğer sizler mü’min hanımlar iseniz şunu biliniz ki, şu elbiseler mü’min hanımların giyecekleri elbiseler değildir. Şâyet mü’min değil iseniz bu elbiselerle faydalanıyorsunuz.”
Şu anda hür kadın olsun, cariye olsun hepsinin tesettüre bürünmeleri ve başlarını örtmeleri gerekir. Nitekim Resûlullâh (s.a.v.)’in ashabı, O (s.a.v.)’in vefatından sonra fitne korkusuyla hanımların mescidlere gitmelerini engellemişlerdir. Oysa Peygamber (s.a.v.): “Allah’ın kadın kullarını, Allah’ın mescidlerine gitmekten alıkoymayınız.” buyurmuştur. (Buhâri, I, 305; Müslim, I, 327) Öyle ki Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Şâyet Resûlullâh (s.a.v.) şu çağımıza kadar yaşamış olsaydı, hiç şüphesiz bu kadınları mescide gitmelerini engellerdi. (Buhâri, I, 296)
(İmâm Kurtubi, el-Camiu li-Ahkami’l-Kur’an, 14.c., 188-189.s.