Tasavvufun Gayesi
Tasavvufun Gayesi. Tasavvuf yolunun gâyesi, insanın nefsânî duygularının arınması ve kalbinde mevcut olan hastalıklarının tedavi edilip, Efendimiz (s.a.v.)’in şefâatine mazhar olunacak hâle ermeye çalışmaktır.
Tarikâtın (tasavvuf yolunun) gâyesi, insanın nefsânî duygularının arınması ve kalbinde mevcut olan hastalıklarının tedavi edilip, kıyâmet gününde Efendimiz (s.a.v.)’in şefâatine mazhar olunacak hâle ermeye çalışmaktır.
Seyyid Ahmed Er Rifâî (k.s.) Hz.’leri şöyle buyurmaktadır: “Evlâdım! Kur’ân-ı Azimüşşân’a ittiba et, onunla amel et, saâdete erersin. Sakın kendi görüşünü Kur’ân-ı Azimüşşan’ın görüşüymüş gibi gösterme, onun en büyük tefsircisi olan Resûlullâh (s.a.v.)’in anlattığı gibi anlamaya çalış, duymadın mı, Efendimiz (s.a.v.) ne buyurdu? “Ben nasıl namaz kılıyorsam sizde öyle namaz kılın” Öyle ise kendi re’yini Kur’ân’a sokma. Sonra saparsın ve saptırırsın. İmâm-ı Câ’fer Sadık (r.a.), Yûsuf Sûresi 76. âyetini tefsir ederken her ilim sahibinin üstünde olan âlim Hz. Resûlullâh (s.a.v.)’dir. Allâh (c.c.) O (s.a.v.)’i Âlim ismi ile isimlendirmiş; çünkü O (s.a.v.)’in pir-u pâk kalbine kendi sırlarını vermiştir. Öyle ise her ilim sahibi sözünde ve tavrında Efendimiz (s.a.v.)’in izinde olması lâzımdır; çünkü hayrın öğreticisi O (s.a.v.)’dir. Sen O (s.a.v.)’e ittiba et ki evlâdım, O (s.a.v.)’in yoluna uy ki; O (s.a.v.)’in yolu ile Allâh (c.c.) Hazretlerine doğru gidesin.” buyurmuştur.
Her sözünde, her fiilinde, attığı her adımda Resûlullâh (s.a.v.)’in mübârek yolunu izlemek, O (s.a.v.)’in pâk sünnetine uymak, bidâtlerden, nefsânî arzulardan ve şeytânî duygulardan uzak bir hayat sürmek, her hâlini Resûlullâh (s.a.v.)’in sünnetiyle bezendirmek ve O (s.a.v.)’in yolundan hariç olan yollara ittibâ etmemek gerekir. Çünkü O (s.a.v.), Cenab-ı Allâh’ın insanlığa numune olarak gönderdiği en yüce ve en mukaddes varlıktır.
Şeriat-ı Muhammediyye ve Sünnet-i Seniyye’nin tasdik etmediği hiçbir sistem, Allâh (c.c.)’un yanında makbuliyet görmediği gibi Hz. Resûlullâh (s.a.v.)’in yanında da kıyâmet gününde şefâate vesîle olamaz.
(Seyyid Muhammed Rifâi, Rifâi Yolunun Esâsları)