İmam Kurtubi Hz.’ne soruldu:
”Bir topluluk, bir yerde toplanıyorlar. Kur’ân-ı Kerim’den bir şeyler okuyorlar. Sonra da, onların söyleyeni kendilerine şiir (ilâhî, kasîde, naat ve benzeri) şeyler söylüyor. Raks ediyorlar. Coşuyorlar, Def çalıyorlar ve (yollarının büyüklerini) methediyorlar. (Ney ve kaval gibi aletleri üflüyorlar) Böyle bir toplulukla hazır olmak ve onlarla beraber olmak helâl mi değil mi?”
Cevap: ”(Böyle yapan sevap ve ibâdet niyetiyle def çalan, methiyeler okuyan ve coşan) kişilerin yolu,

  1. Betâlet (boş şeylerle meşgul olmak),
  2. Cehâlet
  3. Dalâlettir. (Yani sapıklıktır…)

İslâm dini, Allâh (c.c.)’un kitabı (Kur’ân-ı kerim) ve Resûlüllah (s.a.v.) hazretlerinin sünnetinden başka bir şey değildir.
Raksetmek ve kendinden geçmeyi (ve coşmayı), ilk ihdâs eden (dünya tarihinde ilk uyduran) kişi Sâmirî ve arkadaşlarıdır. Sâmirî’nin yapmış olduğu buzağıya tapan Yahudîlerdir. Samiri ve Yahudîler, buzağı sesi gibi böğürmesi olan buzağı heykelinden bir ceset edindikleri zaman; ayağa kalktılar ve onun çevresinde raksetmeye başladılar. Ve kendilerinden geçtiler. İşte bu (raksetmek ve kendinden geçip coşmak) kâfirlerin dinidir. Buzağıya tapan müşrik Yahudîlerin dinidir.
Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri ve Ashâbı (r.a.e.) ise (hâşâ raksetmek, kendinden geçmek ve coşmak şöyle dursun), onlar, başlarında uçacak kuş varmışçasına vakar ve sükûnetle otururlardı. Sultan ve sultanın naibine (idârecilere) gereken vazife, (din adına def çalarak raks eden, oynayan, coşan ve kendisinden geçenlerin) mescidlerde yerlerde toplanmalarına mâni olmaktır. Allâh (c.c.)’a ve âhiret gününe iman eden bir kişiye, onların meclisinde hazır olmak helâl değildir. Onların bâtıl işlerinde onlara yardım etmesi kesinlikle helâl değildir.
(Demirî, Hayâtü’l-Hayevânü’l-Kübrâ, c.1., s.458)