Mute gazası, Hicretin 8. yılında gerçekleşmiştir.
Silahlanıp yola çıkmaya hazırlanan İslâm mücahidlerinin
sayısı 3.000 idi. Mute’de düşman ise 200.000 veya 250.000
kişilik tam techîzâtlı idi. Bunların yanlarında atlar ve silahlar da
bulunuyordu. Müslümanlar ise, bunlardan mahrumdu.
Peygamberimiz (s.a.v.), öğle namazını kıldırdıktan sonra,
oturdu. Ashâb (r.a.e.) da, çevresinde, kendisiyle birlikte oturdular.
O sırada, Numan b. Funhus (Mahs) adındaki Yahûdi
de, gelip halk ile birlikte Peygamberimiz (s.a.v.)’in başucunda
durdu. Peygamberimiz (s.a.v.): “Cihâda çıkacak olan şu insanlara,
Zeyd b. Harise kumandandır! Zeyd b. Harise öldürülürse,
Cafer b. Ebu Talib kumandandır! Cafer b. Ebu Talib
öldürülürse, Abdullah b. Revâha kumandandır! Abdullah b.
Revâha da öldürülürse, Müslümanlar, aralarından münasip
birini seçsinler ve onu kendilerine kumandan yapsınlar!”
buyurdu.
Bunun üzerine, Müslümanlar ağlamaya başladılar ve: “Yâ
Resûlallâh (s.a.v.)! Keşke sağ kalsalar da, kendilerinden yararlansaydık!”
dediler. Peygamberimiz (s.a.v.), cevap vermeyip
sustu.
Yahudi Numan b. Funhus: “Ey Ebu’l-Kasım! Eğer sen gerçekten
peygambersen, az veya çok adlarını andığın kişilerin
hepsi ölürler.
Çünkü, İsrail oğulları içinde zuhur eden peygamberler bir
adamı bir cemaat üzerine kumandan tayin ettikleri ve ‘Filan,
filan öldürülecek!’ dedikleri zaman, yüz kişinin bile adını anmış
olsalar, onların hepsi ölürler, sağ kalmazlardı!” dedi.
Sonra da, Zeyd b. Hârise (r.a.)’e dönüp: “Vedânı, vasiyetini
yap! Eğer Muhammed (s.a.v.) gerçekten peygamberse, artık
sen hiçbir zaman onun yanına geri dönemeyeceksin!” dedi.
Zeyd b. Harise (r.a.) ise: “Ben şehâdet ederim ki; o, hiç şüphesiz,
gerçek peygamberdir!” dedi. Mute savaşında, yedi günde,
mücahidlerden ancak on dört kişi şehit oldu. Düşmanlardan
öldürülenler ise, pek çoktu.
(İbn İshak; İbn Hişam, c. 4, s. 17; Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 760)