Âyet-i kerîmede şöyle buyrulur: “Ey Âdemoğulları! Biz, sizin için çirkin yerlerinizi örtecek bir elbise, bir de zînet elbisesi (mefharet kisvesi, yâhûd servet ve refâh) indirdik. Takvâ elbisesi (îmân, Allâh (c.c.) korkusu, tevazu, iffet, haya ve tâat) ise daha hayırlıdır. Bu elbiselerin indirilmesi Allâhü Teâlâ’nın fazlu rahmetine delâlet eder, âyetlerindendir. Tâ ki (bu ni’metleri) tezekkür etsinler.” (A’râf s. 26)
Câhiliyyet Araplarından bir kısmı, bilhassa Bedeviler, Beyt-i Şerif’i üryan olarak tavâf ederlerdi. “Allâh (c.c.)’a isyan ettiğimiz elbiselerimizle tavaf etmeyiz” derlerdi. Ekseriyâ erkekler gündüz, kadınlar gece tavâf ederlerdi. Kadınların gündüz tavâf ettikleri de olurdu. Bu âyet-i celîle, bu sebeble nâzil olmuştur.
Başka bir âyet-i kerîmede şöyle buyrulur: “Ey Âdemoğulları! Her secde yerinde (her namaz kılacağınız ve tavaf edeceğiniz zaman) zînetlenin (giyinin) ve yeyin, için fakat israf etmeyin. Allâhü Teâlâ, israf edenleri sevmez.” (A’râf s. 31)
Gerek namaz ve gerek tavâf için, her şeyden önce setr-i avret şarttır. Ve bir Müslümanın, Allâhü Teâlâ’nın divânına düzgün ve temiz bir kıyâfetle çıkması sünnettir. Fakat en hayırlısı, takvâ elbisesi ile süslenmektir.
Cemâat ile namazda safların intizâmı, câmi ve mescide giriş, çıkış ve oturuşta edep, haya, vakâr ve sekînet de zînetlenme mefhûmuna dâhildir. Yine bu cümleden olmak üzere; câmi ve mescîdlerin şehrin en güzel yerlerinde inşâ ve tezyînine ve civârının en iyi tarzda tanzimine itinâ ve ihtimâm gösterilmesi gerekir. Fakat mescidlerin esâs zîneti, ibâdetle ma’mûr edilmeleri ve devâm eden cemâatin hâl ve tavırlarıdır. Fenâlar, en güzel yerleri kirletir, çirkinleştirir. İyiler de en fenâ yerleri bile temizler, güzelleştirirler. Bu itibârla asıl matlûb olan, insanların iyiliği ve güzelliği olduğu içindir ki “Her secde yerinde zînetlenin” buyrulmuştur.(Ayıntabî Mehmed Efendi, Tibyân Tefsiri, c.2, s.77-79)