Resûlullâh (s.a.v.) bir hadîs-i şerîflerinde şöyle buyurmuşlardır:
“Allâh (c.c.) kan satışını ve tecâvüzle mal elde etmeyi
yasakladı ve fâiz yiyene, yedirene, fâiz sözleşmesini
yapana, sözleşmeye şâhidlik yapana, cildlerine dövme
yapanlara ve yaptıranlara, tasvîr yapanlara la‘net etti.”
Diğer hadîs-i şerîf de: “Fâiz yetmiş şu kadar çeşittir.
En aşağı derecesi kişinin vâlidesiyle zinâ etmesi gibidir.”
Fahri Râzî’ye göre fâizin harâm olmasının sebebi üçtür:
1. Fâiz başkasının malını bedelsiz almaktır. Binâenaleyh
kaybolmaktan korunması lâzım iken bedelsiz almak onun
harâmlığını kaldırmak ve zâyi etmek olduğu cihetle harâm
kılınmıştır. 2. Halkın menfâatine hizmet eden ticârete kesâd
ve darlık vermesi, insan için övülen çalışma ve gayreti iptâl
etmesi cihetiyle harâmdır. 3. Halk arasında bilinen olan karz-ı
hasen denilen ödünç para alıp vermek süretiyle vâki olan yardımlaşmanın
kesilmesine sebep olması cihetiyle harâmdır.
“Fâiz harâm olunca bir kimse, Rabbinden fâizin
harâm olduğuna dâir mev’iza geldiğinde fâizden vazgeçerse,
o Âyet gelmezden evvel fâizden almış olduğu
şey onun malıdır; geri vermez. Ve o kimsenin işi Allâhü
Te‘âlâ’ya aittir. Binâenaleyh fâizden vazgecip emre itâat
ettiğinize mukâbil Allâhü Te‘âlâ ona ecir verir. Eğer fâizin
harâm olduğuna dâir Âyet geldikten sonra da fâize tekrar
dönerse işte o avdet edenler cehennemin ebedî (kalıcı)
yârânlarıdır.” (Bakara s. 275)
‘ZARURET’ DURUMUNDA FAİZ ALINABİLİR Mİ?
Mecelle’nin; “Zaruretler, yasak olanı mubah kılar. ” kuralını
gerekçe gösterip, faizle borç para alıp bu parayla ev almak
ve ne yapalım zaruret hali var demek uygun değildir. Çünkü
oturulacak ev edinmenin bir alternatifi vardır, o da kirada
oturmaktır. Bu ikisini iyi ayırt etmek gerekir. Zarûretin lugat
mânası: “Kendinin veya nafakasını vermesi gerekenlerin, aç,
susuz, çıplak veya sokakta kalarak hasta olması”dır.
(Hz. Mahmûd Sâmî Ramazânoğlu (k.s.), Musâhabe, 6.c., 56.s.)