Ankara meclisi Sultan Vahdettin Han’ı vatana hıyânet ile itham eden teklifi kabul ettiğinde Padişah can ve ırzının emniyette olmadığını anladı. Siyasî bir buhrana ve iç savaşa sebep olmak istemediği için -tekrar geri dönmek niyetiyle- “Yaşanması imkânsız olan yerden hicret, Hazret-i Peygamber’in (s.a.v.) sünnetidir” diyerek hicrete razı oldu. Saltanatın kaldırılmasından iki hafta kadar sonra, 17 Kasım 1922 Cuma sabahı şehri terketti.
Sultan Vahdettin (17 Kasım 1922) önce Malta’ya çıktıysa da İngilizlerin niyetini anlayarak buradan Mısır ve Hicaz’a geçti; ama fazla kalamadı. Padişahken yaşadıklarını anlatan iki beyannâme neşretti. Gençliğinde İstanbul’a gelen ve veliahd Vahîdeddîn Efendi’den yakın alâka gören İtalya Kralı Vittorio Emanuele vefâ göstererek kendisini İtalya’ya davet etti. Padişah 1923 senesinde San Remo şehrine yerleşti. Yaşadığı büyük sıkıntıya rağmen, saraylarından birini kendisine tahsis etmek isteyen Kral’a: “Ben bütün müslümanların ruhanî reisiyim. Peygamber postunda oturuyorum. Bu sıfat, kendi dinimden olmayan bir zâtın teklifini kabulden beni men eder” diyerek kibarca reddetti.
Sultan Vahdeddin zeki, çabuk kavrayışlıylı, sakin, ciddî ve tedbirli idi. Az konuşurdu. Mütevazı ve iktisatlı bir yaşantısı vardı. Sultan Hamid’in en çok bu kardeşini sevdiği, tahttan indirildikten sonra :“Vahdeddin Efendi devleti iyi idare eder. Yaparsa o yapar. Şâyet ona da mâni olurlarsa, bizim hâne dağılır, yok olur!” dediği rivâyet olunur. Eşi az görülebilecek kadar namuslu olduğu; vatanından koparken yanında sadece pek cüz’î şahsî varlığını almasından ve son maaşını da “O ay çalışmadığı” gerekçesiyle iade edişinden bellidir. Vefatında esnafa olan borçlarından dolayı tabutu 15 gün haczedilerek cenazesi kaldırılmamış; etraftan toplanan para ile borcu kapatılarak tabut kurtarılmıştır. Yastığı altında parasızlıktan alamadığı ilaç reçeteleri çıkmıştır.
(www.ekrembugraekinci.com, 14.06.2015)