Sur; boynuz demektir. Onu duyan herkes rûhunu teslim eder. Yani rûhları da ölecektir. Ancak bu konuda Allâh (c.c.)’un ölmesini istemediği bazı rûhlar istisnâ edilecektir, istisnâ edilecek bu rûhlar, Peygamberlerin ve şehidlerin ruhları olabileceği gibi, bunlar İsrafil, Mikail, Cibril ve Melekul mevt (a.s.e.) gibi bazı meleklerin olması da muhtemeldir. Bu konuda varid olan pek çok hadis-i şerif vardır. Allâhü Teâlâ’nın bundan ne murad ettiğini kendisi daha iyi bilir. Sur nasıldır, şekil ve biçimi nasıldır? Bütün bunların bilgisi Allâh (c.c.)’un katındadır. Bu konuda aklın kesin bir bilgiye ulaşması mümkün olamayacaktır.
“Bütün göklerin ve yerin gaybını bilmek Allâh (c.c.)’a mahsustur. Kıyametin oluş işi de veya Allâh (c.c.)’un ilminde kıyâmetin geliş vakti de ancak göz kırpması gibidir yahut ondan daha süratlidir. Şüphe yok ki Allâh (c.c.) her şeye kadirdir.” (Nahl s. 77)
Kıyâmet günü vukû bulan zelzelede yer sarsılır ve yıkılır, dağlar, dereler ve okyanuslar dümdüz olur. Bu konuda Kur’ân-ı Kerîm şöyle diyor: “Ey insanlar, Râbbinizden korkun. Kıyâmetin zelzelesi büyük bir şeydir. Onu gördüğünüz gün, çocuğunu emziren her anne çocuğunu unutacak, her gebe kadın karnındakini düşürecek, insanları sarhoş olmadıkları halde sarhoş olmuşlar gibi göreceksin. Çünkü, Al-lâh (c.c.)’un azâbı şiddetlidir.” (Hac s. 1-2)
“Yer, o bütün sarsıntısıyla sarsıldığı, yüklerini dışarı fırlattığı zaman, insan “buna ne oluyor” der. O gün yeryüzü haberlerini anlatacaktır. Zira, Râbbin ona vahyetmiştir. O gün insanlar, işledikleri âmeller kendilerine gösterilmek üzere bölük bölük gelirler. Kim bir zerre ağırlığınca hayır işlerse onu görür. Kim de zerre miktarı bir şer işlerse onu görür.” (Zilzâl s. 1-8)(Mehmed Çağlayan, Ehl-i Sünnet ve Âkâidi, s.239-240)