Sultan Abdulhamid’in Mirası ve Akıbeti

Sultan Abdulhamid’in Mirası ve Akıbeti başlıklı yazımızı istifadenize sunuyoruz.

Osmanlı Devleti’nde Hazine-i Âmire adındaki devlet hazinesi yanında, padişahın hususî geliri ve servetinden meydana gelen bir de Hazine-i Hâssa adında padişah hazinesi vardır. Sarayın masrafları, padişahın yakın çevresinin maaşları, ecnebi hükümdara giden hediyeler, Mekke ve Medine’ye gönderilen hediyeler, rejim aleyhinde çalıştığı için sürgüne gönderilenlerin maaşları, hep Hazine-i Hâssa’dan karşılanır. Paranın, zamanın en büyük gücü olduğunu bilen Sultan Hamid, iktisatlı ve rasyonel tasarruflarıyla, bu hazineyi büyütmüş ve zenginleştirmiş, adeta bir holdinge dönüştürmüştü. 1908’de darbeyle iktidara gelen Jön Türkler, padişahı tahttan indirdikten sonra sarayı yağma edip, saray kadınlarının kulaklarındaki küpeleri bile çekip aldıkları gibi, padişahın Hazine-i Hâssa’daki menkul ve gayrımenkul bütün mallarına da el koydular ve devlet malı haline getirdiler. Çaldıkları mücevherleri de Avrupa’da sattılar.
I. Cihan Harbi’nde elden çıkan Osmanlı topraklarında, işgalciler, milletlerarası teâmüllere uyarak, hususî mülklere dokunmadılar. Ama 1909’da Jön Türkler tarafından devletleştirildiği için, hânedana ait gayrımenkullere el koydular. Hânedanın Musul petrol arazisindeki hak taleplerini milletlerarası platforma taşıyıp kazanma ihtimalinden korkuyorlardı.
1920-1924 arası Fransa Cumhurreisi olan avukat Etienne Millerand, hânedanın vekili sıfatıyla Ankara’ya müracaat ederek, vaktiyle Sultan Hamid’in şahsî mülkü olup, hükûmetçe el konulan mallardan hânedana sembolik bir yer verilmesini istedi. Buna istinaden La Haye Adalet Divanı’nda dava açarak, Türkiye dışındaki arazilerinde hânedanın hak iddia edeceğini bildirdi. Filistin’de 4.000 km² arazi ile Musul petrollerindeki padişah hissesi de bunlar arasında idi. Böylece hem sürgündeki hânedan perişan hâlinden bir nebze kurtulacak hem de petrol sebebiyle bu işten Türkiye de kazanacaktı. Zira hânedan, petrollerdeki hisselerinin çoğunu Türk hükümetine devretmeyi va’dediyordu. Ancak hânedanın zenginleşmesini asla istemeyen Ankara, talebi derhâl reddetti.
(http://www.ekrembugraekinci.com)