Kureyşin hatîbi ve Hudeybiye’de tarihi bir sîma Süheyl İbn Amr (r.a.) Mekke fethi günü Rasûlullah (s.a.v.)’in engin rahmeti, şefkati, müsamahası ve afvı karşısında İslâm potasında eriyen ve İslâm’la şereflenen bir sahabîdir.
Hasan-ı Basri anlatıyor: Bir gün aralarında Amr oğlu Süheyl, Harb oğlu Ebû Süfyan ve Kureyş eşrafından daha pek çok zâtın bulunduğu bir cemaat Ömer (r.a.)’ın kapısı önünde toplanmışlardı.
Ömer’in (r.a.) teşrifatçısı kapıya çıktı. İlk önce Suhayb ve Bilal gibi Bedir savaşında bulunanları içeri aldı ve:
Vallahi Ömer’in kendisi de Bedir’de bulunmuştu. Onları seviyor, ilk önce onların içeri alınmasını o öğütledi, dedi.
Ebû Süfyan:
Ömrümde, bugünkü gibi bir davranışla karşılaşmadım.Şu kölelere izin veriyor, bize dönüp bakmıyor bile!
Bunun üzerine Süheyl (Hasan-ı Basri rivâyetinin burasında Süheyl gibileri nerede! Ne akıllı idi! diyerek ona duyduğu hayranlığını dile getirmiştir.) şunları söyledi:
Ey cemaat! Vallahi yüzlerinizde beliren öfkenizi görüyorum. Kızdınızsa kendinize kızınız.
Onlar İslâm’a çağrıldıklarında sizler de davet olunmuştunuz. Onlar davete koşarlarken sizler ağırdan aldınız, geç kaldınız. Allah’a yemin ederim ki öğünmekte olduğunuz, rekabet ettiğiniz şerefi şu kapıda yitirmenize değil, onların sizi geçip ihraz ettikleri (eriştikleri) fazîlete yakınmalısınız. Gördüğünüz gibi onlar fazîlette sizi geçtiler, bunu telafi etmenizin de çaresi yoktur. O halde cihada bakınız,ona sarılınız, umulur ki Allah sizleri cihad ve şehadetle rızıklandırır,dedi.
Sonra elbisesini silkeledi, kalktı. Şam’a gitti.
Hasan-ı Basri bu hadiseyi naklettikten sonra: Vallahi Süheyl doğru söylemiştir. Allâhu Teâla kendisine koşan bir kul ile ağırdan alan bir kulu eşit tutmaz dedi.
(Yusuf Kandehlevî, Hayatus Sahâbe, c.1, s.397)