Nu’mân bin Beşîr (r.a.)’den rivâyet’e nazaran; “Resûlullâh
(s.a.v.)’in şöyle buyurduklarını işittim: “Allâh’a yemîn ederim
ki ondan sonra da kimseden böyle bir şey işitmedim:
Helâl de bellidir; harâm da. Bu ikisinin arasında şübheli
şeyler vardır. Bunu size bir misâl ile açıklayayım, Allâh’ın
bir korusu vardır: Allâh’ın korusu, haram kıldığı şeylerdir.
Korunun etrâfında dolaşanın, koruya girmesi muhtemeldir.
Şübheli işleri yapanın da, bundan cesâret alarak,
harâm olan şeyleri işlemesi muhtemeldir.”
Mazurî der ki: “Şer’-i Şerîf’te bu hadîsin pek büyük ehemmiyeti
vardır.” Hatta bu hadîs-i şerîf için “İslâm’ın üçte biridir.”
diyenler vardır.
Ebû Dâvûd Es-Sicistânî der ki: “Nebî (s.a.v.) Efendimiz’in
hadislerinden beş yüz bin hadîs yazdım. Bunları da dört
bine indirdim. Bunlar da şu dört (4) hadîs-i şerîfe dayanmaktadır:
1- Ameller ancak niyetlere göredir.” 2- Kişinin
Müslümânlığının güzelliği ve kemâli, kendini ilgilendirmeyen
şeyi terk etmesidir. 3- Helâl bellidir; harâm da
bellidir. 4- Kişinin kendi nefsi için sevdiği şeyi, mü’min
kardeşi için de sevmedikçe mü’min olamaz.
Bazıları dördüncü hadîs-i şerîf için: “Dünyaya bağlanma
ki Allâh seni sevsin…” hadîsini rivâyet etmişlerdir.
Mazurî der ki: “Ulemâ, bu hadîse çok ehemmiyet verdiler.
Çünkü insan, Allâh’a ancak temiz bir kalb ve sağlam bir
cisimle kulluk yapabilir. Bütün kötülükler kalbden doğar ve
vücûdla da yapılır. Bir hadîs-i şerîflerinde Nebî (s.a.v.) Efendimiz:
“Kalbin ıslâhına, kalbin ıslâhının da vücûdun ıslâhı
olacağına” işâret buyurmuşlardır. Bunun gerçek olduğunu
ilim adamları, hattâ şerîate inanmayanlar bile kabul ederler.”
İnsan ibâdet ve muâmelâtında şübheli şeylerden sakınmazsa,
harâm olan şeyleri de işlemeğe cür’et eder. Bu da
dînin fesâdına sebeb olur. Bunun içindir ki Nebî-yi Ekrem
(s.a.v.) Efendimiz, şübheli şeylerden sakınmamızı emir buyurmuşlardır.
(Sünen-i Neseî Tercemesi c. 7, s. 325-326)