Yüce Allah Kur’ân’da buyuruyor ki: “Muhammed’in gözü şaşmadı ve sınırını aşmadı.” (Necm S. 17)
Beyhakî’nin rivayetine göre, bu hususu Îbn-i Abbas (r.a.) şöyle ifade etmiştir: “Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz, gündüzleyin ışıkta gördüğü gibi, geceleyin karanlıkta da görürdü.”
Ebû Hüreyre (r.a.)’dan naklen: O demiştir ki: “Bir defasında Resûlüllâh (s.a.v.) Efendimiz bizlere hitaben: “Siz benim yalnız ön tarafımı gördüğümü mü sanıyorsunuz? Vallahi sizin rukûnuz da, secdeleriniz de bana gizli değildir! Ben sizi arkamdan da görmekteyim” (Buharı ve Müslim) buyurdular.
Enes (r.a.)’den şöyle rivayet eder: “Resûlüllâh (s.a.v.) Efendimiz buyurdular ki: Ey insanlar! Ben sizin imâmınızım. Rükû ve secdelerinizi benden önce yapmayınız. Çünkü ben sizi, hem önümden, hem de arkamdan görmekteyim.”( Buharı ve Müslim)
El-Humeydî Müsned’inde, îbn-i Münzir Tefsîr’inde ve Beyhakî, Mücâhîd’den naklen demiştir ki: “Peygamberimiz (s.a.v.), önünden rahatlıkla gördüğü gibi, arkasından ve saflar arasından da rahatlıkla görürdü.” Mücahid bu açıklamayı, aşağıdaki âyet-i celile dolayısiyle yapmıştır. Şöyle ki: “O ki, gece namaza kalktığın zaman seni görüyor. Secde edenler arasında senin dolaşmanı da görüyor.” (Şuara S. 218)
Âlimlerimiz diyorlar ki: Bu öndende, arkadan da görmek işi; hakîki bir idraktir ve mucize kabilinden olup Peygamberimiz (s.a.v.)’e mahsustur; O (s.a.v.)’e ait büyük özelliklerden biridir. Sonra bu görme işinin, O (s.a.v.)’in iki gözüyle olması da caizdir. Ve görülen şeyin karşısında bulunma şartı olmaksızın, yâni mükemmel bir şekilde görmesi gerçekleşmektedir. Ehl-i Sünnet’e göre, görülen şeyle karşı karşıya bulunmak şart değildir. Hak olan da budur. Nitekim âhirette Allah (c.c.)’ı görmek de haktır. Fakat bunda da karşı karşıya bulunmak şart değildir.
(İmâm Celaleddin es-Suyuti, Peygamberimizin (s.a.v.) Mucizeleri, c. 1, s. 7-10)