Îmân açısından insanlar üç kısımdır: Birinci kısım;
Mü’min. İkinci kısım; Kâfir. Üçüncü kısım; Münafık’tır. Küfür
sözünü söyleyen insan mü’min olmaktan çıkar, kâfir olur
ve kâfir olan kişide en büyük suçun içine düşmüş bulunur.
Kâfirliği benimseyen için fakat “Ahiret” ise bunlara zindan
olur. Münafıklarla kâfirler Cehennem’de toplanacaklardır.
Zira Kurân-ı Kerîm’de: “Şüphesiz (Allâhü Te‘âlâ) münâfıkları
ve kâfirleri Cehennem’de toplayacaktır” buyuruluyor. Kur’ân-ı
Kerîm’i alaya alan münâfıklar ve kâfirler bir mecliste toplandıkları
gibi Cehennemde de bir araya geleceklerdir. Kâfirlerin ve
münâfıkların bulundukları mecliste onlarla beraber oturmak,
Kurân-ı Kerîm’i, Şer’i Şerîfin hükümlerini küçümseyen, (bu devirde
de bu olur mu gibi sözlerle) hafife alan kimselerle bir mecliste
bulunmak (onların günahlarına iştirak olacağından) caiz değildir.
Cenâbı Allâh insanları hiç bir işlerinde başı boş bırakmamış,
İslâmiyet’in girmediği hiç bir şey kalmamıtır. İslâmiyet’i
dünya işlerinden ayırmak mümkün değildir. “Dinimiz İslâm’a
göre (Şer’ân) tazim ve saygı gösterilmesi lâzım olan, yine
dînimizce mübârek, mukaddes ve değerli bulunan şeylerden
birine dinden düşmeye (çıkmaya) sebep teşkil eden sözleri
reva görüp söylemeye küfür kelimesi (kelime-i küfür) denir.”
Mü’min (Müslüman) bulunan kimsenin lisanından küfür kelimesi
(lafzı) zuhur edip meydana gelse, o kimseye üç şey lâzım
olur:
1. Tâzir (Şer’i Şerîfin tayin ettiği ceza),
2. Tecdid-i Îman (imanı yenilemek, tazelemek),
3. Tecdid-i nikâh (Nikâhı yenilemek).
(Fetevay-i Abdurrahim)
Cenâb-ı Allâh, Kur’ân-ı Kerîm’de:“Her kim îmanı (yani) İslâm
Şeriâti’nin hükümlerini tanımayıp (inkârla) kâfir olursa, onun
bütün yaptığı (sâlih) amel (zayi olup) boşa gider” buyuruyor.
Her mü’mine lâzım olan yani birinci farz bulunan şey: Îmânı,
farzları ve haramları öğrenmektir. Bunlar öğrenilmedikçe Müslümanlık
olamaz ve îman elde tutulamaz.
(Hüseyin Aşık Efendi, Elfâz-ı Küfür, 40-41.s.)