Peygamberler (a.s.) tarafından tebliğ edilen dinler, tevhid esasına dayalıdır. Beşeriyetin ilk dini de tevhid ve tenzih inancı üzerine kurulmuştur. İnsanoğlunun ilk babası Hazreti Adem (a.s.) da Allâhü Te‘âlânın yanında kadri yüce bir Peygamberdir. O, Yüce Rabbinden aldığı vahyi kendi çocuklarına ve torunlarına tebliğ etmiştir. Ancak o büyük Peygamberin vefatından sonra ilerleyen zaman içerisinde cehâlet karanlığı baş göstermiş, zaman ilerledikçe karanlık kesifleşmiştir.
Özellikle bugün iddia edildiği kadar, insanların ilk yaratılışlarında mutlak bir vahşet ve cehâlet içerisinde oldukları düşüncesini kabul etmemiz asla doğru bir düşünce değildir. Böyle bir varsayımı kabul etmek, başta semâvî kitapların tamamının açık ifadelerine ters düşmekle birlikte, lisan ilminin verilerine de aykırıdır. Zira bu bilgiler bize gösteriyor ki, bu kavimler ibtidai bir medeniyete sahip oldukları halde, sonradan ayrılarak vahşet haline dönmüşlerdir. Amerika’nın kuzeyindeki eski Meksikalı halkın medeniyetlerini gösteren eserler elde edildiği gibi, Amerika’nın güneyindeki Peruluların dahi medeniyetlerini ispatlayacak eserler elde edilmiştir. Bunların Hint veyahut da Çin kavimlerinden olduklarını gösteren bir hayli eserler mevcuttur. Bununla beraber sonradan Amerika keşfedildiği zaman halkı vahşet halinde bulunmuştur. Buna benzer daha bir çok deliller ve tarihi gerçekler gösteriyor ki, mutlak bir vahşet iddiası doğru değildir. Bulunan tarih öncesi eserler gösteriyor ki, onların da kendilerine özgü medeniyetleri mevcut idi.
(Mehmed Çağlayan, Ehl-i Sünnet ve Akaidi, 25.s.)