Ahmed (r.âleyh), Müsedded Bin Müserhed’e şöyle bir mektup yazdı: “Resûlullâh (s.a.v.)’in ashâbı (r.a.e.)’in eksikliklerinden bahsetmekten uzak durup fazîletlerini anlatınız. Onların arasında geçenlerden kendinizi tutun. Dinin hakkında hiçbir bid’atçi ile istişare etme ve onunla beraber yolculuk yapma.”
Ahmed (r.âleyh), Abdus Bin Malik’e sünnetin esasları hakkında şöyle yazdı: “Şunlar sünnetin esaslarındandır; Resûlullâh (s.a.v.)’in sahabeleri (r.a.e.)’den birine kusur bulan, ona buğzeden veya kötülüklerinden bahseden kişi, onların hepsine karşı hürmet edip kalbini onlara karşı selim tutuncaya kadar bid’atçidir.”
Ebu Osman es-Sabunî (r.âleyh) diyor ki; “Resûlullâh (s.a.v.)’in ashâbı (r.a.e.) arasında geçenler hakkında uzak durmak, dilleri onlara kusur ve eksiklik içeren sözlerden temiz tutmak görüşündedirler.
İbn Kudame el-Makdisî, Lum’atu’l-İtikad adlı eserinde der ki; “Sahabelerin eksikliklerinden ve onların arasında geçenlerden bahsetmekten uzak durmak, üstünlüklerine inanmak ve önceliklerini tanımak sünnettendir.”
El-Eşari (r.âleyh), el-İbane’de der ki; “Ali, Zübeyr ve Aişe (r.a.e.) arasında geçenlere gelince, bu ancak onların içtihat ettiklerine yorumlanır. Ali (r.a.) imâmdır, hepsi de içtihada ehildir. Peygamber (s.a.v.) onların cennetlik ve şehit olduklarına şahitlik etmiştir. Bu onların hepsinin de içtihatlarında hak üzere olduklarını gösterir. Aynı şekilde Ali ile Muaviye (r.a.e.) arasında geçenler de böyle olup içtihat etmiş olmalarıyla yorumlanır. Sahabeler (r.a.e.)’in hepsi de güvenilir olup, dinde ithâm edilemezler.”
Kadı İyaz (r.âleyh), Sahih-i Müslim Şerhi’nde şöyle der; “Muaviye (r.a.), sahabenin adaletlilerinden ve fazîletlilerindendir. Onunla Ali (r.a.) arasında meydana gelen savaşlar ve sahabeler arasında geçenler, içtihat ile yorumlanır. Hepsinin de isabetli hareket ettiğine itikad edilir.”(İbn Hacer el-Askalânî, el-İsabe (Seçkin Sahabeler), s.29-30)