Peygamber -sallallahü aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuştur:
“Bana Rabimin yanından birisi geldi, ümmetinin yarısının Cennet’e girmesiyle şefaat arasında beni muhayyer kıldı, ben de şefaatı tercih ettim.”
Rivayet edildi ki: “Şüphesiz peygamberler kıyamet gününde şefaat için Peygamberimiz -sallallahü aleyhi ve sellem-’i ta’yin edecekler. İnsanlar bunun için Efendiniz -sallallahü aleyhi ve sellem-’e baş vuracaklar. O da: “Ben şefaat için ta’yin edildim.” Cenab-ı Allah’ın kıyamet gününde O’na vadettiği “Makam-ı Mahmud”dur bu. Bunun üzerine Peygamberimiz -sallallahü aleyhi ve sellem- gelecek, secdeye kapanacak, daha önce bilmediği, ancak o vakitte Allah’ın, kendisine ilham edeceği bir takım hamdlerle O’na hamdedecek. Sonra Rabbinden, insanlara şefaat kapısını açması için ricada bulunacak. Allah -Celle Celâlühü- de, bu kapıyı açacak, şefaat konusunda, meleklere, rasûllere, enbiyaya ve mü’minlere izin verecek. Böylece Peygamberimiz -sallallahü aleyhi ve sellem- kıyamet gününde insanların (peygamberlerin) Seyyidi olacak. Zira O, meleklerin ve rasûllerin şefaat edebilmeleri için Allah -Celle Celâlühü- yanında aracı olacak. Peygamber -sallallahü aleyhi ve sellem- Efendimiz bu şekilde terbiye edilmiş ve “Ben insanların seyyidiyim” demiştir. O günde bütün mahlukata üstünlüğü zahir olmasına rağmen “Ben, mahlûkatın efendisiyim” dememiştir. Bütün peygamberlerin makamlarını kendisinde cem’etmiştir.
O günde, bütün melekler, Adam-ı aleyhisselam-dan başlayarak aşağıya doğru bütün insanlar, şefaat kapısının açılmasında ve Allah yanındaki makamını izhar etmekle sallallahü aleyhi ve sellem Efendimiz muhtaç durumda bulunacaklar. Zira güç, yüce hakimiyet, herkesi adeta dilsiz yapacak. Allah’ın huzurunda konuşamayacaklar. İşte bu durum, Peygamber -sallallahü aleyhi ve sellem- Efendimizin kadrinin ne kadar yüce olduğunu göstermektedir.
(Hz. Mahmud Sâmî Ramazanoğlu (k.s.), Bakara Sûresi, S. 327)