Şefaat azâbın def’i, bir de derecelerin yükselmesi içindir. Hayırlılar, ulema, evliya ve salihler şefaat edeceklerdir. Ehl-i Sünnetin icmaı üzere böyledir.
Camiu’s-Sağir’de zikredilen hadîsde şöyle geçmektedir: “Kıyâmet gününde üç kimse şefaat eder: Nebîler, âlimler ve şehidler.”
Münâvî dedi ki: Ulema vakitlerinin en kıymetlilerini, insanlara ihsan için, ilimde ifna ettikleri zamân, Allâh te‘âlâ onlara ihsan makamının velayetine muvafık bir mükâfat olsun diye, şefaat ile ikram eder. Bundan ilmin, Allâh (c.c.) yolunda katl olunmaktan efdâl olduğu istidlal olundu.
Yine Camiu’s-Sağir’de geçen şu hadîs de zikre değer: “Kıyâmet gününde şehid, ehl-i beytinden yetmiş kişiye şefaat eder.”
Amma Allâh te‘âlânın:
“Kimsenin kimseden faydalanamayacağı, kimseden bir şefaat kabûl edilmeyeceği günden korkun.” (Bakara s. 48) Ve: “Zalimlerin ne dostu, ne de sözü dinlenecek şefaatçisi olur.” (Mü’min s. 18) kavillerine gelince:
Şununla cevâb verildi ki; şahıslara, zamânlar ve hallere umumiyeti üzerine delâletinin teslim olunmasından sonra delillerin arasını cem etmek için, onun kâfirlere mahsus kılınması vacib olur. Fakat onun üzerine şu sual gelir ki: Şefaati isbat eden deliller vardır.
“Senin günâhın için, mü’min erkekler ve mü’min kadınların günâhları için istiğfar et.” (Muhammed s. 19)
“Onlara şefaatçilerin şefaati fayda vermeyecektir.” (Tâhâ s. 109) âyetleri ile:
Peygamber (s.a.v.)’in: “Benim şefaatim ümmetimin ehl-i kebâiri içindir” hadîsinde olduğu gibi.
(Muhammed Hâdimî (rh.a.), Berika, 487-488.s.)