Kerâmetin zıddı olarak, kâfir, fâsık ve müteşeyyıh, yâni velî olmadığı hâlde velîlik taslayan bâzı şahıslardan evliyânın kerâmetine benzer birtakım fevkalâdelikler sâdır olabilir. Bunların iddiâlarına uygun olarak meydana gelen hârikulâdeliklere istidraç denilmiştir. Kısaca istidraç; küfrü veya fâsıklığı açıkça görülen kimsenin isteğine uygun olarak zuhur eden harikalıklardır.
İmâm-ı Gazâlî (k.s.) Hazretleri bu konuda şöyle buyurmuştur: “Havada uçan, suyun üzerinde yürüyen veya ateş yiyen veyahut da bunlardan başka harikulâde haller gösteren bir şeyhi gördüğün zaman onu iyi araştır… O şeyh, eğer Allâh (c.c.)’un farzlarından ve Resûlullah (s.a.v.)’in sünnetlerinden birini terkediyorsa yalancıdır, düzenbazdır. O evliyâ değildir. O şeyhin işleri asla kerâmet değildir; belki istidrâçtır…”
(İmam-ı Gazâlî, Mukaşefetu’l-Kulub, s.48)
İmâm Rabbânî (k.s.) hazretleri sahte şeyhler için şunları söylemiştir: “Ermeyen bir şeyhin çevresinde bulunmak ve onunla sohbet etmek ve ona bağlanmak, zehirli bir kılıç ile yaralanmaktan daha beterdir. Zehirli kılıç insanın maddî hayatını alır, sahte şeyhler, insanın manevî hayatını öldürür.”
(İmam-ı Rabbânî, Mektubat; c.1, s.73)
Şeyh İmâm Allâme Müfessir Muhakkik Seyyid İsmail Hakkı Bursevî (k.s.) hazretleri şöyle buyurmuştur:
“Babadan, âbâ-ü ecdâd’tan miras yoluyla şeyhlik iddia edenlere asla iktidâ etmemek, uymamak ve onlara tabi olmamak gerekir. Çünkü babadan miras yoluyla şeyhlik iddia edenlerin, hakîkat âlemine götüren tarikatta, bir hidâyet ve nasipleri yoktur.
Bunlara, yâni miras yoluyla şeyhlik makâmına oturanlara uymak uygun değildir… Bunlara uymak ve onlara mürid ve talebe olmak caiz değildir.”
(İsmail Hakkı Bursevi, Ruhu’l-Beyan Tefsiri, c.1, s.274)