Hz. Osman (r.a.) şöyle buyurmuştur: “Eğer kalblerimiz tertemiz kalmış olsaydı. Allâh (c.c.)’un zikrinden asla usanmazdı.”
İbn Mes‘ud (r.a.) şöyle buyurmuştur: “Allâh (c.c.)’u çok zikrediniz. Allâh (c.c.)’un zikrinde yardımcı olacak kimselerden başkasıyla arkadaşlık yapman sana hiçbir fayda vermez.”
Selmân-ı Fârisî (r.a.) şöyle buyurmuştur: “Gününü Allâh (c.c.)’un kitabını okuyup O’nu zikretmekle geçiren kimse, bembeyaz kölelerini Allâh (c.c.) için azat etmekle meşgul olan kimseden (daha üstündür).”
Hz. Ömer (r.a.) şöyle buyurmuştur: “Allâh (c.c.)’u anmaktan asla geri durmayınız. Çünkü bu şifâdır. Kendilerinden bahsetmek suretiyle halkı anmaktan ise geri durunuz. Zira bu bir hastalıktır.”
Ebû’d-Derdâ (r.a.) bir gün çevresindekilere: “Size amellerinizin en hayırlısını, padişahınız (Allâh) katında en sevimlisini ve derecelerin en bereketlisini haber vermemi ister misiniz ki bu, düşmanlarınızın boyunlarını vurmanızdan ve onların da sizin boyunlarınızı vurmasından (şehit olmanızdan) ve para ve mal tasadduk etmenizden daha hayırlıdır.” dedi. Onların “Ey Eba’d-Derdâ (r.a.)! Bu söylediğin hangi ameldir?” diye sormaları üzerine de: “Allâh’ın zikridir. O’nu anmak amellerin en üstünüdür.” buyurdu.
Ebû’d-Derdâ şöyle buyurmuştur: “Dilleri Allâh (c.c.)’ın zikriyle yaşarmış olan kimseler cennete gülerek gireceklerdir.”
Muaz b. Cebel bir mecliste: “İnsanoğlu Allâh (c.c.)’un zikri kadar, kendisini O’nun azâbından kurtaracak bir amel daha işlememiştir!” dedi. Bunun üzerine dinleyiciler: “Ey Ebâ Abdirrahman! Allâh (c.c.) yolunda cihad da bunun derecesine ulaşamıyor mu?” diye sordular. Şöyle cevap verdi: “Evet, Allâh (c.c.) yolunda cihat da onun derecesine ulaşamaz. Ancak elindeki kılıç paramparça oluncaya kadar Allâh (c.c.) yolunda düşmanlarla savaşırsa başka. Çünkü Allâhü Te‘âlâ, kitabında:‘Allâh’ı zikretmek en büyük (amel)’dir.’ (Ankebût s. 45) buyurmaktadır.”
(M. Yusuf Kandehlevi, Hayatü’s-Sahâbe, c.3 s.10-11.)