Hz. Peygamber (s.a.v.)’in sahâbelerini yalnız hayır ile anarız. Yani Hz. Peygamber (s.a.v.)’in sahabelerinin bazılarından, görünüşte kötülük çıkmışsa da biz onların hepsini hayırla anarız. Zira o görünüşte kötülük, fesad maksadı ile ısrar ederek yapılmış olmayıp kendi içtihadından doğmuştur. Belki onlar, bu kötülükten hayr-ı meâd’a dönmüşlerdir. Bizim onlara karşı iyi bir zanda bulunmamız gerekir. Hz. Peygamber (s.a.v.) de onlar hakkında şöyle buyuruyor:
“En hayırlı nesil benim asrımın neslidir.” (Buhârî)
Yine Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyuruyor: “Ashabımdan bahsedildiği zaman dilinizi tutun” (Feyzu’l Kadir)
Bu hadislere dayanarak ilim adamlarının çoğunluğu, sahabenin hepsinin güvenilir kişiler olduğu görüşündedirler. Bu güvenilir oluş, Hz. Osman (r.a.) ve Hz. Ali (r.a.) devrindeki fitneden evvel de sonra da bakidir. Hz. Peygamber (s.a.v.) yine şöyle buyuruyor: “Benim ashabım, yıldızlar gibidir. Hangisine uyarsanız, doğru yolu bulursunuz.” (Câmi‘u’s-Sağîr, Rezin)
İbn-i Dakîk el-îyd “Akîde”sinde şöyle diyor: “Sahâbe arasında ihtilâf bulunduğu hususunda nakledilen rivâyetlerin bir kısmı bâtıldır, bir kısmı yalandır; onlara iltifat edilmez. Doğru olanlarını güzel bir şekilde tevil ederiz. Zira onlar hakkında Allâhü Te‘âlânın medh-u senası geçmiştir. Buna ilâve edilen sözlerin tevil ihtimali vardır. Şüpheli ve vehimli bulunan sözler gerçek ve bilinen hususları bâtıl kılmaz.”
Bu konuda İmâm-ı Şafiî (r.a.) şöyle diyor: “Allâhü Te‘âlâ sahabe devrinde akan o kanlardan bizim ellerimizi temizlemiştir, dolayısıyla dillerimizi onunla bulaştırmamalıyız.”
İmâm Ahmed b. Hanbel (r.a.), Hz. Aişe (r.a.) ile Hz. Ali (k.v.) arasında cereyan eden vak‘adan sorulunca şöyle cevap vermiştir: “O bir ümmettir ki gelip geçti. Kazandıkları işler kendilerine aittir, sizin kazandıklarınız da size aittir. Siz onların yaptıklarından sorumlu değilsiniz.” meâlindeki âyet-i kerîmeyi okudu.
(Molla Aliyyül Kâri, Fıkh-ı Ekber Şerhi, s.129-130)