Bir  kişi  Ebû’d-Derdâ  (r.a.)’e  gelerek  “Yâ  Ebâ’d-Derdâ!  Evin
yandı!” dedi. Ebû’d-Derdâ:
“Hayır; evim yanmamışt ır” karşılığını verdi. Sonra bir ikincisi ve
ondan sonra da bir üçüncüsü gelip ona evinin yandığını söylediler.
Ebû’d-Derdâ     (r.a.)  aynı   şekilde   bu   ikisine  de   “Hayır,   evim
yanmamıştır”   dedi.   Nihayet    dördüncü     bir  kişi  gelerek    “Yâ
Ebâ’d-Derdâ!  Yangın  senin  evine  varıncaya  kadar  devam  etti  ve
orada  söndü!”  dedi.  Bunun  üzerine  Ebû’d-Derdâ   “Ben  Allâhü
Te’âlâ’nın  benim  evimi  yakmayacağını  biliyordum”  dedi.  Orada
bulunanlar bu işe şaşarak “Yâ  Ebâ’d-Derdâ! “Hayır, evim yanmadı”
demen mi, yoksa “Allah’ın benim evimi yakmayacağını biliyordum”
demen  mi  daha  acayiptir  bilemiyoruz.  Bunlar ı  neye  dayanarak
söyledin?”  dediler.  Ebû’d-Derdâ  (r.a.)  şunları  söyledi:  “Ben  Hz.
Peygamber (s.a.v.)’in “Kim sabahleyin şu duayı okursa akşama
kadar onun başına herhangi bir musibet gelmez” buyurduklarını
işittim,  işte  sözkonusu  duâ  şudur:  “Ey   Allah’ım!  Sen   benim
Rabb’imsin!  Senden  başka  İlâh  yok-tur.  Ben  sâdece   sana
dayanıp  güvendim.  Sen   yüce   Arş’ın  sahibisin!   Allah   neyi
dilerse  o  olur;  dilemedikleri  ise  olmaz.  Günahlardan  dönüp
ibâdetlere yöneliş ancak yüce ve büyük olan Allah’ın kuvvet ve
kudretiyledir. Ben biliyorum ki Allah’ın herşeye gücü  yeter ve
O’nun ilmi  herşeyi  kapsamaktadır.  Ey  Allah’ım! Ben  nefsimin
şerrinden  sana  sığınıyorum.  Ayrıca  perçemleri  senin  elinde
olan  diğer  bütün  canlılardan  da  sana  sığınıyorum.  Şübhe
yoktur ki benim Rabb’im dosdoğru bir yol üzerindedir.”
Abdullah     b.   Ömer(r.a.)birgünbirarslanı,     kulağından      tutup
bükerek  yoldan  uzaklaşt ırmış  ve  sonra  da  şöyle  demiştir:  “Hz.
Peygamber (s.a.v.) hiç bir zaman yalan söylememişlerdir. Ben onun
“İnsanoğlu neden korkarsa o, onun üzerine musallat olur. Eğer
insan  Allah  (c.c.)’dan  başka  hiç  birşeyden  kork-mazsa  onun
başına hiç  bir şey musallat olamaz.”  buyurduğunu duymuştum.
Not:   Ashâb-ı   Kirâm’ın   ahlâkı   serisinin   bir   sonraki   yazısı  14
Kasım’dadır.
(Muhammed Yûsuf Kandehlevr (r.h.), Hayâtu’s-Sahâbe, 3.c, 345-346.S.)