Kur’ân’ın yalnızca mealini okumak, âyetlerdeki edebî yönden incelikleri ve iniş sebepleri bilinmediği zaman, yanlış anlaşılmalara neden olabilir. Bu sebeple, mealle birlikte yüzyıllardır Müslümanların çoğunluğunun sevgisini kazanmış büyük müfessirlerin tefsirlerini okumak daha uygun görülmüştür.
Bir örnek ile izah edelim: Urve (r.a.) Merve arasındaki sa’yı, haccın vâciplerinden kabul etmiyordu. Çünkü o: “Safa ile Merve şüphesiz Allâh (c.c.)’un nişanlarındandır. Her kim Beytullah’ı ziyaret eder veya umre yaparsa onları tavaf etmesinde bir günah yoktur. Her kim gönüllü olarak bir iyilik yaparsa şüphesiz Allâh (c.c.) onu bilir, karşılığını verir.” (Bakara s. 158) mealindeki bu âyetten anlaşılan şudur: Hacc veya umre yapılırken Safa ile Merve arasındaki sa’y yapmanın sakıncası yoktur; insan dilerse yapmaz, herhangi bir şey lâzım gelmez, diyordu.
Ancak, Buhâri’nin rivâyet ettiği gibi, Urve (r.a.), Hz. Âişe (r.anhâ)’ye şöyle dedi: “Yukarıda mealini verdiğimiz âyeti okuyarak Safa ile Merve arasında sa’y etmenin bir sakıncası yoktur. emrince sa’y farz değildir.” Hz. Âişe (r.anhâ.) de: Ey bacımın oğlu, çok kötü söyledin; eğer söylediğin gibi olmuş olsaydı, âyet şöyle olacaktı: “La” harfinin, “Cunahe” kelimesinin başında değil; “Yetufu’” kelimesinin başında olması gerekirdi. Hâlbuki âyetin iniş sebebi şöyledir: Bu âyet, Ensar hakkında nazil oldu. Onlar, İslâm’dan evvel hacc yaparlarken Müselsel denilen yerde dikilen putu ziyaret ederlerdi. Onlar, İslâm’dan sonra hacc yaparlarken Safa ile Merve’yi ziyaret etmekten çekiniyorlardı. Bu durumu Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz’e sorduklarında, Yüce Allâh, bu âyeti nazil buyurdu ve Resûlullâh (s.a.v.) da sünnet yoluyla Safa ile Merve arasında s’ay etmeyi vâcib kıldı. İkisinin arasındaki tavafı terk etmek hiçbir kimseye câiz değildir.
(Misvak Neşriyat, Hakk Dinin Batıl Yorumları’na Cevaplar, s. 131)