Cebrail (a.s.), Yûsuf (a.s.)’ın yanına, zindana dahil olup dedi ki:
Ey temizlerin temizi, muhakkak Cenâb-ı Hakk senin ile beni mükerrem kıldı. Ve babaların ve Rabbin sana selâm ediyor ve sana bu­yuruyor ki:
Benden haya etmedi de benden başka­sından istiâne ile yardım talep etti. Ve izzetim hakkı için elbette zindan içinde senelerce onu bekleteceğim. Yûsuf (a.s.)’da dedi ki:
—Ey Cebrail! O, benden razı değil mi? Cebrail (a.s.) da:
—Ceddi İbrahim (a.s.)’a uyması vâcib idi ki başkasından yardım istemeyi terk etmesi lâzımdı. O, ateşe atılacağı vakit Cebrail: “Bana ihtiyacın var mı?” demişti de, O: «— Sana ihtiyacım yok. Rabbinden istediğinde de benim hâ­limi Rabbim bilir, istemeden benim vekilimdir.» cevabını vermişti.
Mâlik bin Dinar (r.a.)’dan: “Yûsuf (a.s) şarâbdara (beni efendinin yanında an) dediğinde, Allah Teâlâ buyurdu ki:
—           Ey Yûsuf benden gayri vekil edindin, elbette senin hapsini uzatacağım. Bunun üzerine Yûsuf (a.s.) ağladı ve dedi ki:
(«Ya Rabbi hüzün ve belâların çokluğun­dan kalbim kasvetlendiydi. Bir daha benden böy­le bir kelime sudur etmez.»
(Hz. R M. Sâmi (k.s.), Hz. Yûsuf (a.s.))
***
«Yeryüzünde haşmetli dağlar yarattık, sizle­re tatlı sular içirdik.» (El-Murselât: 27)