“Allâh (c.c.) îmân edenleri hem dünyada, hem ahirette (mezarda) sabit söz olan şehâdet kelimesi ile tesbit eder (bağlı kılar). Allâh (c.c.), zalimleri şaşırtır ve O (c.c.) dilediğini yapar.” (İbrahim s. 27)
İmâm-ı Kurtubi (r.a.) tefsirinde bu âyet-i kerîme için şöyle diyor: “Bu âyet kabir azâbı hakkında nazil olmuştur. Ölüye denilecek ki: “Rabbin kimdir?” O da: “Allâh (c.c.) Rabbimdir, dinim Muhammed Mustafa’nın dinidir.” İşte “Allâh (c.c.) îmân edenleri hem dünyada, hem ahirette sabit söz ile tesbit eder” cümlesinin anlamı budur.”
İmâm-ı Buhari (r.âleyh) diyor ki: Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdular: “Mü’min kabre konulduktan sonra, suâl melekleri tarafından sorguya çekildiğinde “Lâ ilâhe illâllah Muhammedür Resûlullâh” der. Bu şehâdet “Allâh (c.c.) îmân edenleri hem dünyada, hem ahirette sabit söz ile tesbit eder” âyetinde geçen kâvli sabitin anlamı budur.”
Peygamber (s.a.v.) Efendimiz bir seferinde iki kabrin yanından geçerken şöyle buyurdular: “Şu iki kişi azâb çekiyor, fakat büyük günâh işlediklerinden dolayı değil. Biri koğuculuk yapardı, diğeri bevlinden sakınmazdı (idrardan sonra iyi kurulanmazdı), bunlardan dolayı.”
Enes bin Malik (r.a.), Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz’den şöyle buyururlar: “Kul kabre konduğunda ve eşi dostu uzaklaştığında iki melek gelir onu, ayağa kaldırarak şöyle derler kendisine: “Peygamber (s.a.v.) hakkında (dünyadayken) ne diyordun? O kabirdeki kişi Mü’min ise, şehâdet ederim ki O (s.a.v.), Allâh (c.c.)’un kulu ve Resûlü’dür der. Bunun üzerine kendisine, cehennemdeki yerine bak. Allâh (c.c.) şimdi onu cennetteki yerinle değiştirdi denir. Her ikisini de bütünüyle görür, kabri kendisine genişletilir. Fakat o kişi münâfık veya kafir ise “Peygamber (s.a.v.) hakkında ne diyordun?” suâline, “bilmem insanlar ne diyorsa onu diyordum” derse demirden balyozlarla iki kulağı arasına öyle vurulur ki, insan ve cinlerden başka her şey o kişinin çığlığını duyar.”
(Mehmed Çağlayan, Ehl-i Sünnet ve Âkâidi, s.224-225)