Uyuyanın, uykusunda bazı şeyler görmesine rü’yâ ve hulüm (düş) denir. Fakat, rü’yâda, görülen şeyle, daha çok, hayr ve güzel şeyler üzerine olur. Hulümde ise, gö­rülen şeyler, daha çok, şer ve çirkin şeyler üzerine olur.
(İbn. Esîr-Nihâye c.1, s. 434)
Peygamberimiz(s.a.v.), rü’yâ ve hulüm hakkında şöyle buyurmuşlardır: “Salih rü’ya: Allâh’dan, hulüm ise, şeytandandır.” Zamanın sonu) yaklaşınca, müslümanların rü’yâsı, hemen hemen yanlış çıkmayacaktır. Sizin en doğ­ru rü’yâ göreniniz, en doğru söyleyeninizdir!
Rü’yâ, üç çeşittir:
1- Yüce Allah tarafından (Kuluna) müjde olan Sâlih rü’yâ.
2- Şeytan tarafından korku, üzüntü veren rü’yâ.
3- Kişinin, kendi nefsinden telkin mâhiyetinde vâki olan rü’yâ.
Şeytan, Adem oğullarına karşı beslediği şiddetli düş­manlık sebebiyle, her zaman, onlara sataşır, her yönden tuzaklar kurar, her yolla onların işlerini bozmak ister. Gördükleri rü’yâlarını da, ya içlerine yanlışlar karıştır­mak, ya da onlardan gaflete düşürmek suretiyle örtüp belirsiz ve yararsız hale getirir.
Mübeşşirat ve Salih Rü’yâ:
Peygamberimiz (s.a.v.) “Risâlet de, Nübüvvet de, munkatı’ olmuş, sona ermiştir. Benden sonra (gelecek) ne Resul vardır, ne de Nebî buyurmuş, bu Ashaba, çok ağır gelmişti. Bunun üzerine, Peygamberimiz (s.a.v.) “Pey­gamberlikten bir şey kalmamıştır. Amma Mübeşşirat vardır!” buyurdu.
Buhârî-Sahih c.8, s.69
“Ya Resûlallâh! Mübeşşirât nedir?” diye sordular. Peygamberimiz “Müslüman kişinin rü’yâsıdır” “Salih rü’yâdır!” “Salih rü’yâ, peygamberlik işinin parçalarından bir parçadır!” “Salih kişinin gördüğü rü’yâ, peygamberlik işinin kırkaltı parçasından bir parçadır!” buyurdu.
(M. Asım Köksal, İslâm Tarihi, c.3-4, s. 23)