Kur’an-ı Kerim’de Allah Teâlâ: «Şanıma ka­sem olsun ki Allah Teâlâ, Resulüne rüyasını sâdık kılmıştır.» buyurur.
Fahr-i Âlem (s.a.v.) Efendimiz Hudeybiye seferine çıkmadan evvel Medine-i Münevvere’de (ve Mücâhid’den bir rivayete göre Hudeybiye mahalinde) bulunurken rü’yasında Beytullah’ı emniyet içinde ziyaret ettiğini görmüştü. Bu rü’yasını Ashab-ı Kiramına haber verince sevinmişler ve bir­birlerini tebrik etmişlerdi.
Rüyalar İbn-i Mâce’nin Avf bin Mâlik’den ri­vayet ettiği bir hadis-i şerife nazaran üç kısımdır.
1             — İnsanları mahzun etmek için şeytan ta­rafından i’ka edilen bazı korkunç rüyalardır. Yüksek bir yerden düşmek gibi. Böyle rüya görülünce Cenab-ı Hakka sığınmalı ve bunu başkalarına hikâye etmemelidir.
— İnsanın uyanık iken ehemmiyetle meş­gul olduğu şeylere ait gördüğü rüyalardır. Bun­lar da birer kuruntu veya inhiraf-ı mizaç neticesi olduğundan esassız şeylerdir.
— Nübüvvetin kırkaltı cüzünden bir cü­zü addolunan rüyalardır. Bunlar taraf-ı ilâhiden birer beşaret veya inzar mâhiyetinde olup bunları bir kısım melekler Ümmü’l Kitab’tan telâkki ederek uyuyanların ruhlarına ilham ederler.