Riya ve İhlas (Gösteriş Ve Samimiyet)

Riya ve İhlas (Gösteriş Ve Samimiyet). Riyâ, ibâdeti Allâh (c.c.) rızası için değil de başka bir niyetle yapmaktır. İhlâs ise, ibâdetleri Allâh (c.c.)’ın rızasını kazanmak için yapmaktır. 

Riyâ, ibâdeti Allâh (c.c.) rızası için değil de başka bir niyetle yapmaktır. Bu, icmâ ile haramdır. Peygamberimiz (s.a.v.), riyayı küçük şirk olarak isimlendirmiştir.
İhlâs ise, ibâdetleri Allâh (c.c.)’ın rızasını kazanmak için yapmaktır. İbâdette ihlâs vâcibtir. Biz kullar, Allâh (c.c.)’a ibâdet etmekle emrolunduk. İbâdet ise ihlâssız olmaz. Onun için, meselâ namâz kılan bir kimsenin namâzının ibâdet olması için, ihlâsla yani Allâh (c.c.) rızası için kılınmış olması lâzımdır. Daha geniş manâsıyla ihlâs, kulun, yaptığı her şeyi riya ve gösteriş için değil, Allâh (c.c.) için yapmasıdır. Bu da ancak güzel bir niyetle olur. Bu niyetin merkezi kalptir.
Riya ve gösterişten uzak bir niyet, amelin, sahih olması için şart değilse de sevâp kazanmak için şarttır. Bir ibâdetin sahih olması için, o ibâdetin şart ve rükünlerinin (olmazsa olmazlarının) yerine getirilmesi lâzımdır.
Bir ibâdet sahih olduğu halde sevâp olmayabilir. Meselâ, niyet etmeksizin abdest almak gibi. Böyle bir abdest sahihtir ama sevâbı yoktur. Farz namâzı riyâ ile kılan bir kimse, namâz borcunu ödemiş olsa da riyâ ile kıldığı için günahkâr olur. Çünkü, riyâ haramdır ve büyük günâhlardandır. Böyle bir kimse, namâzını kılmış olduğundan, namâz kılmayanlar gibi azap görmez ama namâzla kazanılacak kat kat sevâbtan mahrum olur. Riya, kılınan nafile ve sünnet namazların sevâbını yok eder ve o namaz hiç kılınmamış gibi olur. Meselâ bir kimse öğle namâzının sünnetini kılmamak niyetindeyken, orada başka kimseler bulunduğu için kılsa, hiç kılmamış gibidir. Fakat farzlar böyle değildir. Farz namâz riyâ ile de kılınsa namâz borcu ödenmiş olur.
(İbn-i Abidinzâde Muhammed Alaaddin, Üç Boyutuyla İslam İlmihâli, s.683- 685)