Ebû Hureyre (r.a.)’den: Peygamberimiz (s.a.v.)’e bir adam gelerek içinin sıkıldığından şikâyet edince, Resûlullâh (s.a.v.) ona: “Yetimin başını okşa, yoksulu doyur!..” buyurdu.
Ebu’d-Derdâ (r.a.) anlatıyor: Bir adam, Resûlullâh (s.a.v.)’e gelerek ruhunun sıkıldığından bahsetti. Peygamber (s.a.v.)’de ona: “İçinin ferâhlamasını ve ihtiyacının temin olunmasını mı istiyorsun? Öyle ise yetime şefkât göster, onun başını okşa, karnını doyur, O zaman, için ferâhlar ve ihtiyacın temin olunur” buyurdu.
Beşir b. Akraba el-Cühenî (r.a.) anlatıyor: Uhud savaşında Peygamberimiz (s.a.v.)’in yanına gelerek: “Ne oldu babama?” diye sordum. “Şehid edildi. Allâh rahmet eylesin” buyurdu. Bunun üzerine ben ağlamaya başladım ki, Resûlullâh (s.a.v.) elimden tuttu, başımı okşadı ve bineğine bindirerek: “İster misin ben baban, Âişe de annen olsun?” diye buyurdular.
Peygamber (s.a.v.)’den şu Hadîs-i Şerîf rivayet edilmiştir: “Dul ve yetimlerin ihtiyacına koşan, Allâh (c.c.) yolunda cihad edenlerle, gündüzün oruç tutup, geceyi ibâdetle geçiren gibidir.” (Buhârî)
Resûlullâh (s.a.v.) buyurdu ki: “Müslümânlar hakkında evlerin en hayırlısı, içinde kendisine iyi bakılan bir yetimin bulunduğu evdir ve müslümânlar hakkında evlerin en kötüsü, içinde kendisine fenâlık edilen bir yetimin bulunduğu evdir. Ben ve yetimin bakıcısı, Cennet’te şu iki gibiyiz” Peygamber (s.a.v.) iki parmağını gösteriyordu. Buhari)**
(M. Yûsuf Kandehlevî, Hadîslerle Müslümânlık, c.3, s.1103)