Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimizi, doğduğunda Ebû Leheb’in cariyesi Süveybe emzirmiştir. Resûlullâh (s.a.v.) Efendimizin velâdetini beşaret ettikte Ebû Leheb onu âzâd eylemişti.
Ebû Leheb öldükten sonra bir gece vakıa (rü’yâ)’da gördüler. (Dedi ki):
“Cehennemdeyim. Amma düşenbe (pazartesi) geceleri geldiği zaman azabım tahfif olunur. Parmaklarımın arasını emerim, su çıkar onu içerim.” dedi.
“Sebebi budur ki; düşenbe (pazartesi) gecesi Resûlullâh (s.a.v.) dünyâyı teşrif ettikte, Süveybe gelip bana haber vermişti. Ben de âzâd etmiş idim. Hakk te‘âlâ onun mukabelesinde düşenbe (pazartesi) geceleri azabımı tahfif edip bu ihsanı kıldı” dedi.
İbn-i Cezerî (rh.a.) der ki:
“Ebû Leheb, Resûlullâh (s.a.v.) Hazretlerinin doğduğu gece bu ihsanı etmekle (Ebû Leheb gibi bir kâfirin Cehennem içinde fâidesini müşahede etmesine,) kıyas ile, bir kimse mü’min ve muvahhid ola, o gecelere ta’zîm edip, Resûlullâh (s.a.v.) hürmetine in’âm ve ihsanlar eyleye. Hakk sübhânehû ve te‘âlâ canibinde ne kadar lûtf u keremlere müstehakk olur!”
İşte mü’minlere lâyık olan budur ki Mevlid ayında Resûlullâh (s.a.v.) hürmetine Mevlid-i şerif okutup hayrât ve fukaraya vereler, demişlerdir.
Ve mücerrebdir ki, bir kimse Mevlid ayında Resûlullâh (s.a.v.) hürmetine cem’iyyet ve ziyafet ile Mevlid-i şerîf okutsa o yıl içinde belâdan emîn olup muradı ne ise hâsıl olur demişlerdir.
(Hz. Mahmûd Sâmî Ramazanoğlu (k.s.),
Bedir Gazvesi ve Sûre-i Enfâl Tefsîri, 80.s.)