O (s.a.v.)’in Ümmeti, bütün ümmetlerin en fazîletlisidir.
“Siz insanlar için (insanlığın fâidesi için gaybdan yâhut Levh-i Mahfuz’dan seçilip) çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz.” (Âl-i İmrân s. 110) buyurulmuştur. Ümmet-i Muhammed (s.a.v.) iftihâr hil‘atı ile teşrîflendirildi ve Peygamberlerin varisleri kılındı ve şerîat hükümlerini çıkarmada onlara ictihâd rütbesi verildi ki, bu reylerinin gerekli kıldığı kararlarla hükmederler. Bu ümmet zamanına kalan Peygamberlerden Hz. Îsâ ve Hızır (a.s.)’lar, bir şeye hükmetseler Hz. Muhammed (s.a.v.)’in şerîatıyla hükmederler.
Hâkim Tirmizî, Hâtemü’l-Enbiyâ adlı kitabında ve Ankâ-i Mağrib sâhibi ile Mevlânâ Sâdeddîn ve Taftazâni bazı eserlerinde şöyle bildirmişlerdir. Eğer sorulsa ki, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in, “Gerçekten, size adâletle hükmedecek Meryem oğlu Îsâ (a.s.)’ın inişi yaklaştı. İner inmez haçları kıracak, domuzları öldürecektir. Kitab ehli olan kâfirlerden cizye (vergi) kabul etmez. Ya İslâm’a gelirler yoksa kılıçtan geçirilirler” diye buyurduğu yazılıdır. Bunda şerîatın hükümlerine aykırılık vardır. Çünkü kitabı olan kâfirler, cizye verirlerse kabul etmek vâcibtir ve öldürülmeleri câiz değildir. Böyle olduğuna göre Îsâ (a.s.)’ın Hz. Muhammed (s.a.v.)’in şerîatıyla hüküm edeceği nasıl söylenebilir. Bunun cevâbı şudur:
Resûlullâh (s.a.v.)’in şerîatıyla hükmedeceği kesindir. Kitâbı olan kâfirlerden cizye alınması hükmü kıyâmete kadar devam eden hükümlerden değildir. Belki Îsâ (a.s.)’ın inişine kadar devam eder ve o geldikten sonra bu hükmün kalkacağını Hz. Peygamber (s.a.v.) bildirecektir. Kaldıran Hz. Îsâ (a.s.) değildir. Kalkışını bildiren Hz. Peygamber (s.a.v.)’dir. Buna göre Îsâ (a.s.)’ın cizye kabul etmediği yine Peygamberimiz (s.a.v.)’in şerîatının gereğidir. İmâm Nevevî, Şerh-u Müslim’de buna işaret etmiştir.
İbn Battal diyor ki, zamanımızda cizyenin kabul olunması ve o zaman cizyenin kabul olunmamasının sebebi, şimdi mala ihtiyaç vardır. Fakat Îsâ (a.s.) indiği zaman mal o kadar çok ve değersiz olacaktır ki onu kimse almayacak. Onun için ya İslâm olacaklar ya da öldürüleceklerdir.
(İmâm-ı Kastalânî, İlâhî Rahmet Hz. Muhammed (s.a.v.), 521.s.)