İmâm-ı Tâberî diyor ki: “Peygamber (s.a.v.)’in kabrinin evinde olduğuna dâir bütün rivâyetlerin ma‘nâları birdir. Aralarında ihtilâf yoktur. Çünkü Peygamber (s.a.v.)’in kabri odasındadır. Oda da Peygamber (s.a.v.)’in evidir.”
Peygamber (s.a.v.)’in:
“Minberim havzımın üzerindedir.”
Bu hadîse gelince, bunda birkaç ihtimal vardır:
1- Peygamber (s.a.v.)’in minberi dünyâdakinin aynıdır. Zâhir olan da budur.
2- Orada (yani Havz-ı Kevser’in yanında (minber olması).
3- Peygamber (s.a.v.)’in:
“Evimle minberim arası cennet bahçelerinden bir bahçedir.” hadîsinin de iki ma‘nâya ihtimali vardır:
1- Orada ibâdet etmek cennet bahçelerinden bir bahçeye nâil olmaya vesîle olur. Peygamber (s.a.v.)’in evi ile minberi arasında namâz kılmak, duâ etmek cennete müstehak olacak şekilde insana sevâb kazandırır. Nitekim, “Cennet kılıçların gölgeleri altındadır.” denildiği gibi.
2- Aynı yeri Allâh ta‘âlâ cennete nakleder, aynı şekilde cennette bulunur.
Bu da Davudî’nin görüşüdür.
İbn Ömer (r. anhümâ) ve sahâbe (r.a.)’den bir topluluk rivâyet etmişlerdir. Peygamber (s.a.v.) Medine’nin fazîleti hakkında şöyle buyurmuştur:
“Bir kimse Medine’nin güçlüğüne, darlığına, sıkıntısına sabretmez mi ki, ben ona Kıyâmet gününde şâhid veyâhud şefaatçi olmayayım”.
Medine-i Münevvere’den başka tarafa göç eden kimse hakkında şöyle buyurmuştur, Resûl-i Ekrem (s.a.v.):
– Eğer bilmiş olsalardı, Medine onlar için daha hayırlıdır.
(Kadı ‘Iyâz (rh.a.), Şifâ-i Şerîf Tercümesi, 485.s.)