Resûlullâh (s.a.v.)’i sevmenin; alâmeti:
7) O’nu çok anmakla beraber, O’na çok ta’zim ve hürmet etmek, O’nu zikrederken, huşu, hudu içinde bulunmak, O’nun ismini işittiğinde içi sızlamaktır.
İshak et- Tücyibî şöyle diyor: Resûlullâh (s.a.v.) âhirete irtihal etmesinden sonra ashabı onu andıklarında, huşu ve hudu içinde bulunur, vücutları titreyip ağlarlardı. Tâbiînlerden çoğunun hali de böyle idi. Bazısı bunu Resûlullâh (s.a.v.)’i sevdiği kimisi de Resûlullâh (s.a.v.)’den korktuğu ve O’na tâ’zim ettiği için yapardı.
8) Resûlullâh (s.a.v.)’in sevdiği kimseyi, ehl-i beytini ve ashabını sevmek ve onlara düşmanlık yapanlara düşman olmak, onlara buğzedenlere buğzetmektir. Bir kimseyi seven, onun sevdiğini de sever.
9) Resûlullâh (s.a.v.)’in getirmiş olduğu ve onunla insanları hidâyete sevkettiği, kendisi de doğru yolu onunla bulduğu ve onun ahlâkı ile ahlâklandığı Kur’ân-ı Kerim’i sevmektir.
10) Resûlullâh (s.a.v.)’in ümmetine şefkat ve merhamet etmek, onlara nasihat etmek, onların yararına çalışmak, onların müşkülâtlarını gidermektir.
11) Resûlullâh (s.a.v.)’i sevmenin kâmil olmasının alâmeti: Resûlullâh (s.a.v.)’i sevdiğini iddia eden kimsenin zahid ol- ması (yani, dünyaya metelik vermemesi), fakirliği tercih etmesi, fakirlerin halleriyle hallenmesidir.
Abdullah b. Müğaffel (r.a.)’in rivâyet ettiği hadîste; adamın biri Resûlullâh (s.a.v.)’e der ki: “Ey Allah’ın Resûlü (s.a.v.)! Ben muhakkak seni seviyorum.” Bunun üzerine Resûlullâh (s.a.v.): “Söylediğin söze bak” buyurur. Adam üç kere: “Allah (c.c.)’ya yemin ederim ki, ben seni seviyorum.” deyince Resûlullâh (s.a.v.) ona şöyle buyurdular: “Eğer beni gerçek- ten seviyorsan fakirliğe karşı bir kalkan hazırla, çünkü beni sevene fakirlik, hedefine akan selden daha sür’atli gelir.” (Tirmizî, Zühd, 36 (2350))
(Kadı İyâz, Şifa-i Şerif, 405.s.)