Kureyşliler, Husayn (r.a.)’e geldiler, O’na çok hürmet ederlerdi. Husayn (r.a.)’e, Resûlullâh (s.a.v.) Efendimizle konuşmasını söylediler. Husayn (r.a.), Resûlullâh (s.a.v.) Efendimize geldi, yanındaki Kureyş eşrafı, ‘aleyhi’s-selâtü ve’s-selâm Efendimizin kapısına yakın oturdular. İmrân (r.a.) ve arkadaşları da Huzûr-ı Risâletpenâhî (s.a.v.)’de idiler. Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz:
“-Bu zâta yer verin.” buyurdular. Husayn (r.a.) Efendimiz (s.a.v.)’e hitaben:
“-Hakkınızda neler duyuyoruz, ilâhlarımızı inkâr ediyormuşsun. Hâlbuki babanız namuslu iyi bir zâttı.” Nebî-yi Ekrem (s.a.v.) Efendimiz:
“-Yâ Husayn kaç ilâha kulluk ediyorsun?” buyurdular. Husayn (r.a.) de cevaben:
“-Yerde yedi, gökte bir ilâha…” dedi. Nebî-yi Ekrem (s.a.v.) Efendimiz tekrar sordular:
“-Zarara uğradığında, malın mahv olduğunda kime yalvarıyorsun?” Husayn (r.a.):
“-Her ikisinde de göktekine.” diye cevâb verince Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz:
“-O hâlde birisi sana icabet ediyor, diğerlerini de ona ortak yapıyorsun. Şükürle, onu hoşnut mu etmek istersin; yoksa seni kahretmesinden mi korkarsın?” Husayn (r.a.):
“-Hayır, hiçbiri değil.” dedi. Husayn (r.a.) der ki:
“-Resûlullâh (s.a.v.) gibi konuşamayacağımı anladım.”
(M. Yûsuf Kândehlevî (r.h.), Hayâtü’s-Sahâbe (r.a.) 1. c., 72-73. s.)