Cenâb-ı Hakk: “Allâh’a karşı gelmekten sakının, aranızda olan şeyleri düzeltin.” buyurmuştur ki bu, iki türlü tefsîr edilmiştir.

  1. “Allâh’ın ikâbından (azâbından) korkunuz. Allâh’ın ma‘siyet olarak bildirdiği şeyleri yapmağa yeltenmeyiniz… Buna benzer haller sebebiyle, aranızdaki çekişme ve düşmanlıkları bırakınız ve Allâh’ın ve Resûlü (s.a.v.)’in hükmettiğine râzı olunuz.”
  2. “Cenâb-ı Hakk’ın: “Aranızda olan şeyleri düzeltin.” emri, “Aranızdaki muhtelif görüşleri düzeltip ıslâh ediniz.” demektir.

Daha sonra Allâhü Te‘âlâ: “Mü’minlerdenseniz… Allâh’a ve Resûlü’ne itâat edin.” buyurmuştur ki Ashâb-ı kirâm (r.a.e.)’e ve onların yolundan gidenlere: “Allâh’a karşı gelmekten sakının, aranızda olan şeyleri düzeltin.” diye emrederek onları, Resûlü (s.a.v.)’in hükmüne muhâlefetten nehyetmiştir. Sonra onlara “Allâh’a ve Resûlü’ne itâat edin.” emriyle asıl gâyeyi pekiştirmiştir. Bunu daha da pekiştirmek için “Mü’minlerdenseniz.” buyurmuştur. Bu son emirle murâd edilen şudur:
Resûlüm (s.a.v.)’in, sizi kendisine da‘vet ve teşvîk ettiği o îmân, ancak Resûlüm (s.a.v.)’e itâatı iltizâm edip üstlenmekle (vazgeçilmez kılınmakla) tâm ve mükemmel olur. Binâenaleyh, Resûlüm (s.a.v.)’e itâat etmek dâiresinin dışında kalmaktan sakınınız.
Tâati terk etmenin, îmânın yokluğunu, zevâl bulmasını gerektireceğini söyleyenler, bu âyet-i celileyi delîl getirmişlerdir.
(Fahrüddîn Er-Râzî (r.h.),
Tefsîr-i Kebîr Tercümesi, 11.c., 241. s.)